Antalya Yaşam Eczanesi’nin sahibi Ecz. Durukan Avcı ile eczacılık mesleği üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bize biraz kendinizi tanıtır mısınız?
Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyum. 24 yıldır Antalya’nın Demre ilçesinde eczacılık yapıyorum. Evliyim, birisi Ziraat Mühendisi, diğeri üniversite öğrencisi 2 oğlum var. Mesleğimin yanısıra, ilçemizde çok yaygın olan turfanda sebze üreticiliği yapıyorum. Ailemle birlikte kendimize ait seralarda arılı üretim ve biyolojik mücadele ile turfanda sebze üretiyoruz. Sosyal sorumluluğu yüksek olan birisiyim İlçemde eczanemi açtığım yıldan itibaren sivil toplum örgütlerinde görev aldım. Bir siyasi partide 10 yıl kadın kolları başkanlığı yaptım ve ilçemde seçilen ilk kadın belediye meclis üyesi oldum ve belediye başkan vekilliği yaptım.
Eczacı eğitimlerine önem veren bir eczacısınız. Bu konuda neler söylersiniz? Eczacılara yönelik eğitim programlarının sayısı artmalı mı?
Evet. Kongrelere, odamızın meslek içi eğitimlerine, Klinik Eczacılık Derneği’nin eğitimlerine, firmaların eğitimlerine sık sık katılıyorum. Bunlar bazen ücretli eğitimler de olabiliyor. Bence son derece yeterli. Bazen de eczacılık fakültesi öğrencisi arkadaşlarımın daveti üzerine mesleki alanda sunum yapıyorum.
OTC’ye uzun yıllardır önem veren bir eczacısınız. Eczanenizde OTC ile ilgili neler yapıyorsunuz? Çalışmalarınız satışlarınıza nasıl yansıyor?
Öncelikle odamızın ya da firmaların yaptıkları eğitimler aracılığıyla gündemi takip ediyorum. Mesleki dergileri okuyorum. Bilgiyi önce ekibimle, sonra da hastalarımızla paylaşıyorum. Teşhisi konulmuş hastalıklarda reçeteyi tamamlayıcı olarak ya da koruyucu sağlığa yönelik gıda takviyelerini eczanemde yeterince bulunduruyor ve öneriyorum. Danışanlarımız kullandıkça olumlu geri bildirimlerini bize iletiyor. Endikasyon bildirimi kutu üzerinde ve eczane alanında yasak olmasından dolayı elimiz, kolumuz bağlı olsa da; bire bir hasta odaklı bilgilendirmelerimizi çoğaltarak bilinçli tüketici yaratmaya çalışıyor ve başarılı sonuçlar elde ediyoruz. Aktarda, TV kanallarında, internette ve network marketing işi yapanların yönetmeliklere aykırı olarak “diyabete, tansiyona, kansere iyi gelir” şeklinde cezbedici endikasyon bildirimleri yapmalarından son derece rahatsızlık duyuyorum. Bir gıda takviyesinin hangi besinle, hangi ilaçla etkileşim yaptığını göz önünde bulundurarak ve aşırı vaadlerde bulunmadan önerilerde bulunuyorum. Sezonun ihtiyacına yönelik kısa mesajlar içeren dikkat çekici roll playerlar hazırlatıyorum.
Aromaterapi, Fitoterapi konusunda eczanenizde neler yapıyorsunuz? Bu tür ürünlere de yer veriyor musunuz raflarınızda?
Fitoterapi ile ilgili iki yıl önce, uzman Ecz. Fatma Henden’den 60 saatin üzerinde Ankara’da 10 kişilik bir meslektaş grubuyla özel bir eğitim aldım. Fitoterapi’de kullanılan droglarla yeniden buluştuk, dokunduk, kokladık. Endikasyon ve doz bilgilerimizi yeniledik. Tıbbi bitki çayı hazırlama formüllerini öğrendik. Eğitim bitiminde de pekiştirici olarak Kütahya Sinan Hekim Tıbbi Bitkiler Bahçesini ziyaret ettik, laboratuvarını inceleyip bilgiler aldık. Yine iki yıl önce Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ABD akademisyenlerinden odamızda 40 saatlik aromaterapi eğitimini tamamladım. Bayisi olduğum ecosert sertifikalı Florame markasının eğitimlerine katılarak Prof. Dr. Ekrem Sezik hocamızın sunumlarına da birçok kez katıldım. Ancak teşhisi konulmuş olsa bile, hekim reçetesi olmadan aromaterapi majistrali yapmaya yönetmeliğimiz izin vermediği için eczanemde hazırlamıyorum. Sinek kovucu, konsantrasyon, zindelik vb konular için aromaterapi karışımları yapıyorum. Eczanemde de diffüzer ile ferah, hoş kokulu, hijyen sağlayıcı ve enerji verici uçucu yağ karışımlarının kokusunu yayıyorum. Hastalarımca çok beğeniliyor. Elbette hayat müsaade ettiğinde, fitoterapi yüksek lisansı yapmak istiyorum.
Besin takviyeleri de önemli bir grubu oluşturuyor. Eczanenize bu ürünleri alırken sizin için neler önemli?
Sertifikalara, klinik çalışmalara bakıyorum. İçerikteki dozu gerçekten içeriyor mu ya da her tablette standardize doz içeriyor mu diye hocalarımızın yaptığı analizleri de kritize ediyorum. GMP normunda üretilmiş ürünleri tercih ediyorum.
Yaz ayları geliyor. Güneş koruyucu ürünleri satışlarınız başladı mı? Bu ürünlerin alımında nelere dikkat ediyorsunuz?
Güneş koruyucu ürünlerin sezonu dört mevsim devam ediyor. Gebeler, lekeye eğilimli ciltler, akneli ciltler, doğum kontrol hapı kullananlar, kayak yapanlar ve dermabrazyon yaptıran kişilerin kışın da güneş koruyucusu kullanmaları gerekiyor. UVA ışınları güneş yokken bile bulutlardan süzülüyor. Kış aylarında 30 SPF’li güneş koruyucu önerirken, yaz aylarında risk gruplarında 50 SPF’li güneş koruyucularını öneriyorum. Mart ayından itibaren haliyle kullanıcı grafiğinde artış oluyor. Cilt tiplerine göre ayrımlı olan güneş koruyucularını tercih ediyorum. Piyasada matlaştırıcı, antiaging, renkli, kapatıcılı yağlı, karma, kuru ve hassas cilde uygun olarak hazırlanmış çeşitli formülasyonlar var. Eskiden güneş kremleri çok kalındı, terlemeye yol açıyordu. Çocuklar ve gebeler için mineral, fiziksel filtreli çinko oksitli ürünlere ya da 35 SPF’ye denk koruma sağlayan soğuk pres susam yağına öncelik veriyorum. Yetişkinler için koruyuculuğunda üstünlüğü olan kimyasal filtreli karışımları da tercih edebiliyorum. Kısa vadeli UVB ışınlarının eritem, lekelenme gibi zararlı etkilerinden korunmak kadar 20-25 yıl gibi çok uzun sürede ortaya çıkabilen cilt kanserine yol açan bulutlardan dahi sürülebilen UVA ışınlarından da korunmak çok önemli.
Dermokozmetik tahtını halen koruyor mu? Satış grafiği ne düzeyde eczanelerde?
1993 yılında eczanemin açılışından beri dermokozmetik ürün bayiliklerim oldu. Analiz günlerine ve ürünlerin denettirildiği cilt bakım günlerine eskisi kadar ilgi gösterilmez oldu. Belki her yerde sıkça yapıldığından, belki de ‘yine bize bir şey satacaklar’ yargısının oluşmuş olmasından. Markalar çoğaldıkça alternatifler çoğaldı. Eczanelerde yaygınlaştıkça pazar küçüldü. Maalesef eczacılarımızın yakınları adına kurdukları internet siteleri arttı. Dermokozmetik işi yapan eczaneler için haksız bir rekabet oluştu. Firmalar bayilik verirken eczanelerde, tüm referanslarını belli adetlerde bulundurmaya yine her lansmanından almaya zorlarken kendileri bu web siteleri ile anlaşma yaparak özel iskontolarla internete kendileri ürün verdi. Bazen de stok yükünden bunalmış eczaneler internet sitelerine aldığının altında maliyet ile dermokozmetik ürün verdi. Tüketici eğilimi ise; eczanede güvenilir şekilde cilt analizi yaptırıp, ürünleri de uygulattıktan sonra internetten almak oluyor. Hep aynı ürüne devam etme eğilimini sakıncalı buluyorum. Cilde yönelik problem düzelmiş olabilir, mevsim değişikliğine göre ya da yaşa göre başka bir seriye ya da başka bir markaya geçmesi gerekebilir. Ekonomik kriz ortamlarında döviz artışlarına bağlı firmalar kur farkından zam yaptıkça, tüketici önce lüks olarak gördüğü dermokozmetik alışverişinden tasarrufa gidiyor. Bir de ülkemizde çok fazla marka oldu, eczanelerimizde marka fazlalığı yüzünden stok yığılmaları oldu. Bazı firmalar eczaneye verecekleri desteği yerine getiremediler. Sell out grafiğinde düşüş yaşandı. Bir de arkadaş komşu, tanıdıklar vasıtasıyla ehil olmayan kişilerin pazarladıkları network marketing ürünleri de pazarın grafiğini düşürdü. Eczaneler artık güçlü ve sözlerini yerine getirebilen firmalarla çalışma ve markalarını azaltma eğilimindeler. İşini iyi yapan firma ve iyi hizmet sunabilen eczaneler dermokozmetik alanında var olabilecekler…
Personel eğitimi konusunda neler yapıyorsunuz? Eczane Teknisyenleri Günü’nde teknisyenlerinizi yemeğe götürmüştünüz…
Öncelikle kendim eğitim veriyorum ve rol model olmaya çalışıyorum. Mümkün olabildiğince eğitimlere personelimi de götürüyorum. Eczane içinde müşteri stilleri, müşteri iletişimi ve satışa yönelik özgüven duygusunu geliştirici periyodik danışmanlık aldırıyorum. Bazen de firmalar eczane içinde personele yönelik eğitimler veriyor. Personelin beklentisini anlamaya çalışıyorum. Ekibin kendi içindeki uyum çok önemli. Dermokozmetik uzmanı ile eczane teknisyeni arasındaki gelir dengesini sağlamak gerekiyor. Aidiyet duygusunu kuvvetlendirici aylık motivasyon yemeklerimiz de oluyor tabi.
Eczane dizaynı, tanzim-teşhir bir eczane için olmazsa olmazlardan. Satışını yaptığınız OTC ürünleri nasıl bir şekilde müşterilerinizin dikkatine sunuyorsunuz?
Endikasyon belirtmeden mevsimine uygun dikkat çekecek rol playerlar yaptırıyorum. Elimde zengin çeşit bulundurarak danışana, ulaşılabilirlik duygusunu veriyorum. Sadece OTC olarak kategorize ettiğim bir bölüm ayırıyorum. Bazen de orta alana ya da kasa alanına dikkat çekici sezonluk ürünler yerleştiriyorum.
Eczacıların sorunlarına size göre çözüm bulunuyor mu? Hangi sorunların çözümü öncelikle gerekli sizce?
OTC’yi bekleyen en büyük tehlike marketlerde de konumlanıyor olması. Eczacılar ürünlerle ilgili etkileşim ve kontrendikasyon bilgisine sahip olduklarından gözü kapalı ya da satış odaklı ürün tavsiye etmez. Hastadan bilgi alarak ürün verirler. Marketten rasgele ürün alan tüketici elindeki bir ilaçla etkileşim yapacağını hesaplayamaz. Ülkemizin sosyo-kültürel durumuna uygun değil, kendisinin seçim yapması. OTC bilgi gerektiren ve işin ehli kişilerce yönlendirilmesi gereken bir kategoridir. Örneğin marketten Omega3 alan tüketici hangi durumda hangi oranda EPA/DHA içermesi gerektiğini bilemez. Kan sulandırıcı ilaç kullanıyorsa, tehdit oluşturabilir. Ya da terapötik marjı dar olan ürünler başka ilaçlarla etkileşim yapabilir. Eczacılık mesleği güvenilirlik algısı en yüksek meslekler arasında. Biz tavsiye edince, bilgilendirince halkımız alıyor. Ardından ürünün bilinirliği oturunca firmalar bizim pazarı zayıf bulup market kanalına ürün vermeye başlıyor. Bu tüm meslektaşlarımızın en büyük kritiği. Kişisel bakım ürünleri elimizden gitti. Mama pazarını kaybettik. Eczaneler Sağlık müdürlüklerince günlük ısı ve nem ölçümü denetimine tabi. Bir annenin hangi koşullarda saklandığı belli olmayan mamayı marketten alıp bebeğine vermesini doğru bulmuyorum. İnsan ömrü uzadı. Hastalanmadan uzun yıllar sağlıklı kalmak, hastalıkları geciktirmek ve kendi öz bakımımızı yapabilmek çok önemli. Aileye, işimize, devletimizin sosyal güvenlik sistemine zarar vermemek için koruyucu sağlığımıza dikkat etmeli, düzenli beslenmeli, yürüyüş yapmalı ve ehil kişilerin önerisiyle gıda takviyesi kullanmalıyız. Geç kalmayın, sağlıklı ve genç kalın.