Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu Üyeleri ile Bölge Eczacı Odalarının Başkan ve Yöneticileri, 41’inci Dönem Merkez Heyeti 8. Başkanlar Danışma Kurulu’nu Ankara’da gerçekleştirdi. Toplantının gündemini; Rekabet Kurumu tarafından Türk Eczacıları Birliği’ne açılan soruşturma, kan ürünlerinin hastanelerden verilmesi konusunun eczacılık uygulamalarına yansımaları, bazı ilaçların kamu kurum ıskontosunun artırılması ve bazılarının da geri ödeme listesinden çıkartılması konuları oluşturdu. Toplantının açılış konuşmasını, Türk Eczacıları Birliği Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak gerçekleştirdi. Toplantı, Türk Eczacıları Birliği Genel Sekreteri Ecz. Arman Üney’in sunumuyla devam etti. Ecz. Üney, sunumunda toplantı gündeminde yer alan konulara ilişkin verileri katılımcılarla paylaştı. Bölge Eczacı Odalarının Başkan ve Yöneticilerinin görüş ve önerilerini aktarması ile devam eden toplantının sonunda Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu Üyeleri ile Bölge Eczacı Odalarının Başkan ve Yöneticilerinin katılımı ile “kan ürünleri” konulu basın toplantısı düzenlendi. TEB Başkanı Erdoğan Çolak, kan ürünleri üretiminin Sağlık Bakanlığınca bir firmaya verildiğini ancak bu ürünlerin Türkiye’de üretilmesi yerine yurt dışından temin edildiğini öne sürerek, “Bu ürünler Çin-Almanya hattında birtakım yabancı şirketler tarafından üretiliyor, yasaya aykırı bir şekilde, adeta alım garantisi varmışçasına eczaneleri de devreden çıkartıp tekelleşme yoluna gidiliyor” dedi.
Kan ürünlerinin insan kanından üretilen ve lazım olduğunda kan kadar gerekli ürünler olduğunu vurgulayan Çolak, bu ürünlerin yurt dışında düşük fiyatlara bulunabilmesine karşın Türkiye’de fiyatlarının bir hayli yüksek olduğunu ifade etti. Türk Eczacıları Birliğinin de desteklediği “ilaçta yerelleşme” hedefinin 2014 yılında ortaya koyulduğunu söyleyen Çolak, şöyle konuştu: “Bu kapsam içinde bir ihale açılıp yerelleşme hedefi doğrultusunda dört farklı gruptaki kan ürünleri, Sağlık Bakanlığı tarafından bir firmaya verilmişti. İhale esaslarına göre, Kızılayın Türkiye’de topladığı kan plazmaları işlenecek ve kan ürünleri artık Türkiye’de üretilecekti. Ancak gelinen noktada söz konusu firma yükümlülüklerini yerine getirmiyor. Yani ihale şartlarına uymayarak ülke ekonomisi, kamu yararı ve halk sağlığını ilgilendiren, son derece önemli olan yerli ilaç üretimi ile ilgili atması gereken adımları atmıyor. Bu ürünler Çin-Almanya hattında birtakım yabancı şirketler tarafından üretiliyor, yasaya aykırı bir şekilde, adeta alım garantisi varmışçasına eczaneleri de devreden çıkartıp tekelleşme yoluna gidiliyor.” Çolak, bu konuda cevaplanması gereken soruları olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti: “Öncelikle bu firmaya neler vadedildi ve sözleşme kaç yıllığına yapıldı? Bunun karşılığında firma neler vadetti? Kızılay kendi görevini yerine getirdi mi? Kan topladı mı, yurt dışına gönderdi mi? Yoksa Kızılay sürecin dışında mı bırakıldı? İhale aşamasında öne sürülen yerlileşme koşulu gerçekleştirildi mi? Gerçekleştiyse hangi ölçüde gerçekleşti? Üretilen plazmalar yerli plazma mı? Değilse hangi ülkeden temin edildi? Söz konusu firma en başta yapması gerektiği gibi üretim merkezini açtı mı ya da bununla ilgili herhangi bir girişimde bulundu mu? Üretim merkezini açmadıysa, yerli bir firmanın halihazırda ürettiği kan ürünlerinin ruhsatını kendi üzerine alarak SGK aracılığı ile hastanelere dağıtımını gerçekleştirdi mi?”
Söz konusu firmanın isminin ne olduğunu ve bu firmanın hangi parametreler doğrultusunda seçildiğini de soran Çolak, sözlerine şöyle devam etti: “Söz konusu firmaya alım güvencesi verildi mi? Verildiyse bu güvence kaç yıllığına verildi? Alım güvencesinin tek bir firmaya verilmesi ile ilaç alanında bir tekel oluşturulmuş olunmayacak mı? Eğer bir tekel oluşturulursa bunun adı kamunun özel sektöre kaynak aktarması değil midir? Ayaktan tedavide kullanılan kan ürünleri, SGK-TEB-Eczacı Odaları iş birliğinde son derece güvenli çalışan bir sistemle hastalara zaten ulaştırılıyorken neden birinci basamak sağlık merkezi olan eczaneler bu sistemin dışına çıkarılmak isteniyor? Eczaneleri saf dışı bırakma noktasında kan ürünleri sadece bir başlangıç mı, başka hangi ilaç gruplarının hastaya ulaştırılmasında eczanelerin saf dışı bırakılması planlanıyor? Pek çoğunun cevabını bildiğimiz ya da tahmin ettiğimiz bu sorular, durumun vahametini gözler önüne seriyor. Sağlık alanı, karanlıkta bırakılmaya müsait bir alan değil.” Gazetecilerin, Türkiye’de üretim tesisinin açılıp açılmadığını sorması üzerine Çolak, 2014’te Sağlık Bakanlığı-SGK arasında sözleşme imzalandığını, 20’ye yakın firmanın ihaleye girdiğini, 5 firmanın ihalede kaldığını, bir firmaya işin verildiğini anlattı. Çolak, “Ama en ucuz yapan firmaya da verilmedi. Bu firma, üretim merkezi kuracaktı ancak şu ana kadar bir üretim merkezi kurulmuş değil” şeklinde konuştu. Sorularının cevapsız kalmayacağını düşündüğünü ifade eden Çolak, “Bu son derece önemli bir konu olduğundan yanıt verilmeyeceğini düşünmüyorum. Çünkü, bir yerleri rahatsız edecektir. Beş yıllık bir anlaşma yapıp, anlaşmanın sonucunda firma herhangi bir girişimde bulunmuyorsa ve birileri de bir grup ilacın sadece ruhsatını alıp ülkeye vermeye çalışıyor ve buna kaynak aktarıyorsa cevapsız kalmamalı” dedi.