Ecz. Kerem DEMİRGİL yazdı…
Oğlum Berke doğmadan önce, tecrübeli anne-babalar ve sağlık profesyonelleri tarafından bize verilen en önemli tavsiye:
“Çocuğunuzla geçireceğiniz, sınırlı zaman olabildiğince kaliteli olmalı.”
Bu sebeptendir ki biz de eşim ve oğlumla, çeşitli aktivitelerle, beraber geçirdiğimiz o sınırlı zamanı, en üst düzeyde kaliteli tutmaya gayret gösteriyoruz. Ben, çocukluğumdan beri belgesellere çok düşkün olduğumdan;
“Oğlumla geçirdiğimiz kaliteli zamana, belgeselleri bir şekilde entegre edebilir miyiz?”
ya da
“Ne tip belgeseller seyretmeliyiz beraber?”
diye düşünürken, çok mutlu olduğum, benim için olağanüstü bir manzarayla karşılaştım:
“Benim oğlum 3 yaşında ve belgesel seyretmeye gerçekten bayılıyor.”
Artık televizyon kanallarında ve internette, yetişkinler için hazırlanmış, çocuklar için -yaşları nedeniyle- şu an için pek de uygun olmayan belgesellerin yanı sıra, onların gelişimine gerçekten de katkıda bulunacak belgeseller de yayımlanıyor. Bugün izin verirseniz, sizlerle bu belgesellerden birinde izlediğim, ancak bırakın bir çocuğun, benim bile düşünme kapasitemi zorlayan ve beni düşünmeye teşvik eden bir konudan bahsetmek istiyorum:
“Enerji ve Enerjinin Korunumu Yasası” ya da internetten araştırmak isterseniz İngilizce çevirisiyle “Energy & Law of Conservation of Energy”
Buyurun, beraberce bakalım, nedir bizim için enteresan olan şeyler bu konuda ve fizikçi olmadığımıza göre bu yasa bizim için iş ve özel yaşantımızda ne ifade ediyor:
Enerji ve Enerjinin Korunumu Yasası Nedir?
Enerji, genellikle çoğu kaynakta iş yapabilme yeteneği olarak tanımlanır. Enerji çeşitlerine kısaca göz attığımızda:
- Kinetik enerji
- Potansiyel enerji
- Kimyasal enerji
- Isı enerjisi
- Mekanik enerji
- Elektrik enerjisi
- Nükleer enerji
- Işık enerjisi
- Ses enerjisi
- Manyetik enerji
Kısaca sınıflandırdığımız bu enerji biçimleri, dönüştürülebilir bir özelliğe sahiptir ve evrende hiç bir şekilde kaybolmazlar. “Enerjinin Korunumu Yasası” olarak da bilinen bu basit yasa bize kısaca şunu söyler:
” Dış kuvvetlerin, özellikle de sürtünmenin olmadığı kapalı sistemlerde, toplam enerji miktarı daima sabit kalır.”
Kapalı sistemde, çeşitli süreçler sonucunda enerji bir biçimden başka bir biçime dönüşebilir, ama sistemin toplam enerji miktarı hep aynı kalır. Peki bunu cebimize koyduk. Ancak, şu anda aklınızdan geçenleri okur gibiyim: “İyi de güzel kardeşim, biz fizikçi değiliz, bu verdiğin bilgi bizim ne işimize yarayacak?” ya da “Sen, kişisel gelişimle ilgili yazılar yazıyordun, başımıza bir de fizikçi mi kesildin?” Biraz daha sabır rica ediyorum, zira size bir ipucu vereceğim:
“İnsan da kapalı bir sistem olduğuna göre, toplam enerji miktarı hep aynı kalır.”
Bir düşünün bakalım, günlük hayatta enerji ile ilgili kurduğunuz cümleleri. Biraz hatırlatma yapayım isterseniz:
“Enerjim tükeniyor”
ya da
“Bu yönetici benim enerjimi tüketiyor.”
Nasıl? Tanıdık geldi mi bu sözler size? Oysa ne diyordu meşhur Enerjinin Korunumu Yasası?: “Enerji yoktan var edilemez ve üretilemez; ayrıca yok edilemez ve tüketilemez.” demiyor muydu?
Günlük dilde enerji üretmek, fizik dilinde enerjiyi bir biçimden başka bir biçime dönüştürüp kullanılır hale getirmek demektir. Günlük dilde enerji tüketmek, fizik dilinde enerjinin artık iş yapmak için kullanılamayacak bir biçime dönüşmesi demektir. Bu da çok önemli. Zira, özellikle danışmanlık hizmeti verdiğim kişilerden sizin yukarıda söylediğiniz sözleri sıklıkla işitiyorum. Ama bu yasa, enerjinin tüketilemeyeceğini söylüyor ki, bu da gerçekten hepimiz için çok büyük bir sürpriz. Demek ki durum bizim düşündüğümüzden çok farklı ve aslında enerji üretmediğimiz gibi, enerji de tüketmiyoruz. Sadece enerji çeşitlerini, çeşitli süreçlerle, birbirine dönüştürüyoruz ki; aslında bu da günlük rutinlerimizin enerjimizi nasıl etkilediğini; ya da tam tersi, enerjimizin günlük rutinlerimizi nasıl şekillendirdiğini açıkça ortaya koyuyor. Ne dersiniz?
Daha bitmedi. Bir de çok enteresan bulduğum “İç Enerji” konusu var ki evlere şenlik. İç enerji, kapalı bir sistemin atomlarının / moleküllerinin kinetik ve potansiyel enerjilerinin toplamıdır, bir sistemin mikroskopik boyutlardaki enerjisidir. Bir sistem, hareket etmese de, sistemi oluşturan tanecikler hep hareket halindedir. Enerji tipleri birbirine dönüşebilir demiştik, ama iç enerji için durum farklıdır. Zira:
“Her enerji tipi iç enerjiye dönüşebilir, ama iç enerji hiçbir enerji tipine dönüşemez.”
Yani özetle iç enerjinizi, dilediğiniz gibi kullanamıyorsunuz ve vücudunuz hep sizi iç enerji oluşturmaya teşvik ediyor. Hal böyleyken, iç enerjinin ne kadar da önemli olduğunu anlamamak mümkün değil. Bu arada size güzel bir haberim var: “Bir sistem yalıtılmış da olsa, yani çevresiyle temas halinde olmasa da, sistemin iç enerjisi vardır.” Yani iç enerji için başkalarına muhtaç değiliz özetle.
Tekrarlıyorum. Bu bilgiler, üniversitedeki ileri fizik derslerinden birinden değil. Çocuklar için hazırlanmış, televizyonda ve internette rahatlıkla izleyeceğiniz bir belgeselden. Ancak önemli olan konu: “Enerjiyi konu alan bir belgeseldeki bilgileri, muhakeme yoluyla nasıl içselleştirir ve günlük hayata uyarlarız?” Gerçek ve kritik olan konu da bu aslında.
Sonuç olarak:
İnsan, kapalı bir sistem olduğuna göre, toplam enerji miktarı hep aynı kalır, değişmez. Yani enerjinizi tüketemezsiniz, enerji sadece tür / şekil değiştirir ve insan çevresiyle temas halinde olmasa da, her zaman bir iç enerjisi vardır. Burada sorulması gereken sorular:
- İç enerjimizi nasıl besleyeceğiz?
- İç enerjimizi artırmak için gerekli olan aksiyonları nasıl alacağız ve nasıl içsel gücümüz en tepede tutacağız?
“Bunu gerçekleştirmemiz için bir karar vermemiz gerekiyor ve bu kararı vermemiz için gerekli olan enerjiyi nereden bulabiliriz?” diye düşünüyorsanız eğer ve “Hani benim enerjim nerede ” diye soruyorsanız, cevap Mevlana’dan:
İçini, dışından daha çok süsle. Dışın halkın, İçin Hakkın baktığı yerdir.