Fikret KÜÇÜKKOYUNCU yazdı…
Eskiden birileri ile muhatap olarak yapılan alışverişin yerini artık insanların kendisinin seçtiği, karar verdiği bir alışveriş modeli aldı.
Önceki sayıda sizlere alışverişlerimizin önemli bir çoğunluğunu aslında çok da planlı yapmadığımızdan bahsetmiştik. Bu bölümde ise ne tip bir alışveriş modeline sahip olduğumuzdan bahsedeceğim.
“Kendi Kendine Alışveriş”
Eskiden birileri ile muhatap olarak yapılan alışverişin yerini artık insanların kendisinin seçtiği, karar verdiği bir alışveriş modeli aldı. Artık insanların çoğu bir ürün alışverişi yaparken yanlarında birilerinin olmasını, onları yönlendirmesini, karışmasını ve hatta baskı altına almasını istemiyorlar. Kararlarında bağımsız olmak istiyorlar içgüdüsel olarak.
Bunun neden olduğu konusu apayrı bir sosyoloji konusu. Bu değişim “Collectivism (Toplumsallık, ya da kolektif hareket kültürü”nden), İndividualism (Bireyselcilik, ya da bağımsız yaşama kültürü)’ne bir geçiş olarak da yorumlanabilir. Artık insanların daha bireysel olması, hayatlarının diğer taraflarında da daha bağımsız ve bireysel yaşamaları ve belki de giderek daha böyle yetiştiriliyor olmamız etkenlerden bazıları olabilir.
Öte yandan insanoğlunun doğasındaki “Autonomy (Özerklik)” yani işine karışılmasından hoşnut olmama dürtüsü de bunun bir parçası olabilir. Eskiden bu bir seçenek olarak sunulmadığında hayal edemeyebilirdiniz ama artık alışverişte özerksiniz. Tüm kararların hiçbir yönlendirme olmadan size ait olması hissi daha cazip gözüküyor olabilir. Neden olduğu ayrı bir tartışma konusu olsa da, sonuçları oldukça dikkat çekici. Bunu hem yeni nesil mağazacılıkta hem de büyüyen internet alışverişinde net bir şekilde gözlemleyebilirsiniz.
Kolay Alışveriş
30, 40 yıl öncesinden bugüne değişen şeylerden biri de hayatın hızı ve tüketilen ürünlerin çeşitliliği. Eskiden insanların çalışma tempoları ve hayatın hızı bu kadar değildi, daha fazla zamanımız vardı birçok şeye harcamak için. Şehirleşme ve özellikle metropollerdeki hayat insanların zamanı yönetme konusunda daha hassas olmaya itmeye başladı. Artık zaman çok ama çok değerli.
Öte yandan, eskiden alışveriş dünyasında bize sunulan ürünlerin çeşitliliği de bu kadar değildi. Endüstriyelleşme, Otomasyon ve birçok teknolojik yenilik, üretim kapasitelerini artırdı. Markalaşma eskiye göre çok daha yaygın ve tüketicileri odaklı pazarlama, onların ihtiyaçlarına göre yenilikler sunma hızı çok daha yüksek. Tüm bunlar, bizim herhangi bir mağaza formatından inanılmaz bir çeşitlilik ile karşı karşıya kalmamıza neden oldu. Bu kötü bir şey olduğu için söylemiyorum, bir tespit olarak söylüyorum. Ki bunun mağazacılık tarafında yönetilmesi gereken ayrı bir durumu var. Portföy optimizasyonu ve kategori yönetimleri konusu tam da bu konuyu yönetmenin yollarıdır.
Bu iki etken birleştiğinde şöyle bir şey ortaya çıktı; eskiden zamanımız daha fazla ve karşılaştığımız ürün çeşitliliği daha az iken, şimdi çok daha az zamanımız ve inanılmaz bir seçenek alternatifimiz mevcut. Bu gerçeği bir de insanların kendi kendine alışveriş yapma isteği ile birleştirdiğinizde, tüketicilere daha kolay bir alışveriş ortamı sağlamak artık bir gereklilik haline geldi. Aksi halde alışveriş dediğimiz şey daha çok bir işkenceye dönüşebilirdi.
İnternet alışverişinin dünya ölçeğinde inanılmaz yükselişinin altında da kolay alışveriş ihtiyacı yatıyor. Aslında alışveriş deneyimi dediğimiz bir şeyden bahsediyoruz, çoğumuz için de (tabi ki daha çok kadınlar için) alışveriş bir keyif. Bu geleneksel bir mağaza ya da online bir platform olabilir. Keyif olan şeyin sadece bir satın alma olayı olmadığının altını çizmek isterim. Sürecin kendisinin bir keyif olmasından bahsediyorum. Sadece ihtiyacını karşılamak için zaman ve para ayırdığımız bir süreç değil ya da sadece sahip olmanın dayanılmaz hafifliği değil. İşte değişen bu paradigmaya ayak uyduramamak demek, alışveriş deneyiminin inkârı demek. Bunun sonuçları elbette olur.