Ecz. Ali ERDEM
Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti Üyesi
Türkiye, 6 Şubat’ta deprem realitesiyle bir kez daha yüzleşmek zorunda kaldı. Saat 04.17’de meydana gelen, merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7,8 büyüklüğündeki ve saat 13.24’de merkez üssü yine Kahramanmaraş’ın Ekinözü ilçesi olan 7,5 büyüklüğündeki depremler ülkemizin gördüğü en büyük felaketlerden biri olarak tarihe geçti. Sadece Kahramanmaraş’ta değil fay hattı boyunca Hatay, Adıyaman, Malatya, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye ve Elazığ dâhil 10 ilde yıkıma yol açtı. Depremler sonucunda ne acı ki resmî rakamlara göre en az 50 bin insanımızı yitirdik, 122 binden fazla kişi yaralandı, 35 binden fazla bina ise yıkıldı. Deprem, heyelan, sel, kasırga, tsunami elbette birer doğa olayı ancak etkileri ve sonuçları itibariyle ortaya çıkan tablonun beşeri-toplumsal kaynaklı olduğu bugün çağdaş dünyada neredeyse tartışmasız şekilde kabul gören bir gerçektir. Afetlere uyumlu, kentler, afetlere dirençli toplum ve doğa ile bütünleşik politikalar geliştirildiğinde deprem vb. doğa olaylarının önüne geçmek mümkün olamasa da yaşanılan kayıpları minumuma indirmek, doğal afetin toplumsal felakete dönüşmesini önlemek mümkündür.
Afetler hem çok sayıda ölüme ve yaralanmaya hem da afet sonrasında gelişebilecek çeşitli hastalıklara neden olmaları dolayısıyla sağlık üzerinde doğrudan ciddi etkiler yaratan olağandışı durumlardır. Bu bağlamda afetler bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlanmakta ve afetlerle birlikte ortaya çıkan sağlık sorunlarının ortadan kaldırılması yahut en az seviyeye indirilmesi bakımından sağlık hizmetleri yönetimi büyük önem taşımaktadır. Hizmet sunumunun kesintisizliğini sağlanması, hizmette aksamaların önlenmesi ve koordinasyonun gerçekleştirilebilmesi etkin, çok paydaşlı, bütüncül bir sağlık hizmetleri yönetimini zorunlu kılmaktadır. Bu noktada sağlık hizmetleri yönetiminin sacayaklarından biri olan ilaç ve tıbbi malzeme yönetimi özel bir öneme sahiptir. Afetin hemen sonrasında acil müdahale amaçlı ilaç ve tıbbi malzemelerin denetimli ve tam zamanında gereken yerlere gereken ihtiyaç miktarında ulaştırılması hayatidir. İşte eczacı ilacın aslî uzmanı olarak sağlık hizmetleri ekibi içerisinde bilhassa ilaç hizmetlerinin planlanmasında, uygulanmasında ve ihtiyaçların karşılanmasında önemli roller oynayan kilit sağlık çalışanıdır.
Uluslararası Eczacılık Federasyonu (FIP), afet durumlarında eğitimi, yetiştirilmesi, deneyimi ve yasal sorumlulukları göz önüne alındığında eczacının, planlama ve uygulama aşamalarında kilit rol oynayabileceğini belirtmektedir: FIP’e göre eczacının uzmanlığı:
- Yararlıların ve maruz bireylerin tedavi rehberlerinin geliştirilmesi,
- Ulusal ve bölgesel düzeyde ilaç ve tıbbi malzeme stoklarının belirlenmesi,
- Acil sağlanacak ilaçların ambalajlama, işleme, etiketleme ve dağıtımını en uygun bir şekilde gerçekleştirme,
- Acil ilaçların en uygun bir biçimde gönderilmesi.
bakımından vazgeçilmezdir.
Ayrıca eczacı, ilaç sağlama görevi dışında ilk yanıtta, triajda, aşılamada, ilk yardımda ve ilaç uygulamada da görev alabilir.
Eczacılar, bugüne kadar hem Türkiye’nin hem de dünyanın birçok bölgesinde afetlerde ilaç, tıbbi malzeme, gerekli araç ve gereç tedariki noktasında üzerine düşeni yapmış, yapmaya da devam etmektedir. Özellikle 17 Ağustos 1999’da Kocaeli/Gölcük merkezli büyük deprem sonrasında Türk Eczacıları Birliği öncülüğünde eczacı odaları ve eczacılar depremin yaralarının sarılması, bilhassa halkın ilaçsız kalmaması için yoğun çaba sarf etmiştir. Marmara Depremi’nde kazanılan tecrübe Türk Eczacıları Birliği’ni olağanüstü/olağandışı koşullarda ilaç ve eczacılık hizmetlerinin sunulması ve afetlerde ilaç ihtiyacının tek merkezden sağlanabilmesi için, seyyar bir eczaneye ve eğitimli personele ihtiyaç olduğu sonucuna ulaştırmıştır. Bu doğrultuda gerekli çalışmalar yapılarak 2003 yılında GEZİCİ-TIR ECZANE kurulmuş ve ilk kez 2011 Van/Erciş Depremi sonrasında hizmete sokulmuştur. Türk Eczacıları Birliği Gezici-Tır Eczanesi 10 yıl sonra bu kez 11 Ağustos 2021’de meydana gelen Kastamonu Sel Felaketi’nde halka ilaç, tıbbi malzeme, gıda ve diğer yardım malzemelerinin ulaştırılmasında önemli bir işlev üstlenmiştir. Yine 2021 yılında Antalya’nın Manavgat ilçesinde başlayan ve 16 gün boyunca başta Muğla olmak üzere bölgeyi etkisi altına alan Cumhuriyet tarihimizin en büyük orman yangınları esnasında da eczacılar gönüllü olarak eczacılar aktif olarak görev üstlenmiştir.
6 Şubat’ta yaşadığımız büyük deprem felaketinde de halk sağlığını korumak adına Türk Eczacıları Birliği olarak Eczacı Odalarımız ve meslektaşlarımız ile birlikte en hızlı harekete geçen meslek örgütlerinin ve meslek gruplarının arasında yer aldık. Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu Üyelerimiz ile bir afet yönetimi koordinasyon merkezini oluşturarak deprem bölgesine en hızlı şekilde destek vermek için yardım çalışmalarımızı organize etmeye başladık. Örgütlü, planlı, düzenli bir şekilde daha depremin ilk gününden itibaren 74 gün boyunca kesintisiz ve ücretsiz ilaç- eczacılık hizmeti sunduk. Depremin yaşandığı 6 Şubat itibariyle Gezici-Tır Eczanemizi en hızlı şekilde Kahramanmaraş’a sevk ettik; Gezici-Tır Eczanemiz depremin ilk günü itibariyle vatandaşlarımıza hizmet sunmaya başladı. Depremin çok büyük hasar verdiği 5 ilde (Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Malatya) 28 noktada bölge eczacı odalarımız ile birlikte konteyner eczane ve sahra eczaneleri kurduk. Yine 6 Şubat tarihinde FarmaInBox sistemimiz üzerinden başlattığımız afet yardım kampanyamıza ecza kooperatiflerimiz ve dağıtım kanallarımız üzerinden meslektaşlarımız çok büyük destek sağladı. Gönüllü meslektaşlarımız tam bir mesleki sorumluluk, yurttaşlık bilinci ve dayanışma ruhuyla deprem bölgesindeki yaraları sarmak için canla başla çalışarak örnek teşkil edecek, her zaman gurur duyulacak bir pratik sergilediler.
Bu büyük felakette ayrıca 44 meslektaşımızı, 21 eczacılık fakültesi öğrencimizi ve eczane teknisyenlerimizi kaybetmenin acısıyla derinden sarsıldık. 500’ü aşkın meslektaşımızın eczanesi yıkıldı ya da ağır hasar gördü. Eczanesi kullanılamaz hale geldiği gibi evleri de yıkılan, barınma ihtiyacı ortaya çıkan meslektaşlarımızın bir kısmı başka illere gitmek zorunda kaldı. Bu ihtiyaçtan hareketle Birliğimizin önceki hizmet binasını 250 yatak kapasiteli “Afet Sonrası Barınma Merkezi”ne dönüştürerek meslektaşlarımıza, eczacılık fakültesi öğrencilerimize ve ailelerine tahsis ettik. Ayrıca 11 ilimizdeki eczaneleri ağır hasarlı, yıkılmış veya yıkılacak olan 493 eczacımıza geri ödemesiz nakit afet desteği sağladık. Depremde hayatını kaybeden meslektaşlarımızın tümünün ailelerine vefat yardımında bulunduk; çocuklarına öğrenim hayatları boyunca burs verilmesi kararı aldık. Yine depremin ilk günlerinden itibaren gerek Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarıyla gerek ecza kooperatiflerimiz, ilaç dağıtım kanalları ve ilaç sanayii temsilcileri ile görüşerek deprem bölgesindeki meslektaşlarımızın yaşadığı mağduriyetleri gidermek adına çalışmalar yürüttük. Türk Eczacıları Birliğ olarak depremle birlikte hem psiko-sosyal açıdan hem ekonomik açıdan zarar gören meslektaşlarımızın hâlâ büyük sorunlarla boğuştuğunun farkındayız, ama gücünü eczacı birlikteliğinden ve dayanışmasından alan bir meslek örgütü olarak eczacılarımızın sıkıntılarını ortadan kaldırmak için tüm imkânlarımızı seferber ettiğimizden emin olabilirsiniz.
Bütün bunlara rağmen depremden çıkarılacak derslerin en başta gelenlerinden biri; eczacının olağandışı durumlarda kesintisiz ilaç ve sağlık hizmetleri sunumu için ana kolonlardan biri olduğunun asla göz ardı edilmemesidir. O nedenle eczacıyı ve eczaneleri afet yönetiminde etkin bir biçimde konumlandıracak entegre sağlık politikaların ve uygulamalarının geliştirilmesi bugünlerden başlayarak üzerine ciddiyetle eğilinmesi gereken bir husustur.
Yüreklerimizi yakan ve etkileri yıllarca sürecek bu acı tecrübeden gelecek için ödevler çıkararak, ülkemizin bulunduğu coğrafi konum itibariyle her zaman afet riskleriyle karşı karşıya bir ülke olduğunun farkındalığıyla doğru adımlar atıldığında bu denli büyük acıları ve travmaları bir daha yaşamayacağımızı ümit ediyorum.