Berko İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Berat Beran:
“YAZAR MUTLULUĞUM, SANAYİCİ MUTLULUĞUMUN ÖNÜNDE GELİYOR”
Diyarbakır’dan İstanbul’a, eczacılıktan fabrikatörlüğe… Her şey için hep mücadele ile örülmüş bir başarı hikâyesinin anlatıldığı “Nenem, Babam ve Ben” kitabının yazarı Ecz. Berat Beran ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Diyarbakırlı bir eczacı ve Berko İlaç’ın sahibisiniz. İlham veren yaşam hikâyenizi anlatan “Nenem, Babam ve Ben” isimli kitabınız Doğan Kitap etiketiyle kitapçılarda yerini aldı. Bir eczacı olarak nasıl bir duygu kitabınızın büyük kitleler tarafından okunması?
Hayat hikâyemi kaleme aldığım kitabımın Doğan Kitap etiketiyle yayımlanması çok gurur verici. Bir insan bir şeyi başardığı zaman başarının getirdiği bir mutluluk oluyor, bu inkâr edilemez. Güzel geri dönüşler alıyorum bu da beni mutlu ediyor. Ama kendimi henüz yazar gibi hissetmiyorum, bu sebeple sanayici kimliğim ön planda. Ekonomik olarak güçlü olmam ve mesleğimde başarılı olmam apayrı bir duygu, ama mutluk çerçevesinden bakıldığı zaman benim yazma mutluluğum, sanayici mutluluğumun önünde gelir.
Kitap yazma düşüncesi ne zaman sizde oluştu?
Bir gün bir kitap yazacağım hiç aklıma gelmezdi. Çok yakın bir arkadaşım, Allah rahmet eylesin Mehmet Ekinci bana: “Berat, sen her şeyi çok güzel anlatıyorsun. Güzel anlatan insanlar güzel de yazar, iyi bir gözlemcisin ve Diyarbakır’ı çok iyi biliyorsun. Diyarbakır’ı anlat bize, ilerideki kuşaklara da miras kalsın.” diyordu. Ben de arkadaşımı dinledim ve bildiğim yerleri yazmaya başladım. Diyarbakır’ı yazdım. Diyarbakır’ın sosyal yapısını, adet ve geleneklerini yazdım. Diyarbakır’daki eczanemi yazdım, okulumu yazdım, nenemi ve babamı yazdım, sonra da “Nenem, Babam ve Ben” geldi. İki şiir kitabı ve iki tane de roman yazdım, bir tanesi henüz basılmadı. Eski kitaplarımın da yeni baskıları yapılacak.
Kitapta; Diyarbakır’da eczacılıkla başlayan serüveninizi anlatıyorsunuz. Neneniz ve babanızın hayatınızdaki yeri nedir?
Benim ilham kaynağım ailemdi. Ailemin, özellikle babaannem ve babamın mücadeleci yönünü almış bir insanım. Ben çocukken babaannemin mücadelesini, direncini anlayabilecek ve takdir edebilecek olgunlukta değildim. Ben onda bir kurt kadın görüyordum, ama o bir dişi aslanmış, yıllar sonra bunu anladım. Yıllar sonra geçmişe dönüp incelemeler yaptıkça, özellikle bu kitabı hazırlarken, babaannemin ne kadar cesur, güçlü ve iradeli olduğunu çok net görmeye başladım. Babama gelecek olursam, hayatı boyunca benim okumam için olağanüstü bir çaba sarf etti. Benim okumamı istiyordu ve olması gerekenden fazla bir çaba gösterdi. Kendisi okuma yazma bilmiyordu, hayatı boyunca çok büyük zorluklarla karşılaşmış, sermayesiz sadece bileğinin gücüyle ne yaptıysa yapmış ve bir yerlere gelmiş bir insandı. Babaannem de babam da zorluklar içindeki yaşamlarına rağmen, yılmadan sürdürdükleri mücadeleleri ile sadece bana değil herkese örnek olacak insanlardı.
Kitapta; Anadolu’nun bir ilinde eczacılık yaparken, bir zaman sonra ilaç sektöründe hatırı sayılır bir firma kurup yönettiğinizden bahsediyorsunuz. Bugünkü konuma gelirken sizi başarılı kılan ne oldu?
Beni başarılı kılan kendime olan inancım oldu. Başarıyı hayatımda görünür kılmam uzun yıllarımı aldı ama mutlaka başarılı olacağımı biliyordum. Başarılı olmak benim kaderimdi. O kadar mecburdum ki başarılı olmaya, başka alternatifim yoktu. Başarılı olmanın diğer unsurları; zekânın normalin üstünde olması, çalışmak ve cesur olmak… Diyarbakır’ın en iyi iş yapan eczanelerinden biriydim. Buna rağmen eczanede oturacak biri değildim. Küçük imalatlarla başladım. Eczacılığımın yanında ticari yeteneğimin olduğunu anlamıştım. İlk serum fizyolojikle başladım, haşere ilacından mesir macununa kadar her şeyi yaptım. Ticarette mesele düğümün ucunu bulmaktı o da çinko oldu. Çinko içereren ürünümü Türkiye’de bir ilk olarak tıbbın hizmetine sunmam hayatımı kurtardı diyebilirim. Hayatım işimin üzerine kurulu idi. İşim dünyamı genişletti. İşimi çok seviyorum. Satış ve pazarlama alanında üst düzey çalışmalar yapıyoruz. Ekibimle her zaman fikir alışverişi içindeyim, çok uzun yılların tecrübesine sahibim tabii… 5 bini aşkın doktor ve eczacı ile tanışmış, oturup yemek yemiş, eczane ziyaretleri yaparak eczacılarla tanışmış biriyim. Bu diyalogların Berko İlaç’ın büyümesine katkısı yadsınamaz.
Bu kitap dışında başka kitaplarınız da var. Onlardan da bahseder misiniz?
Bugüne kadar 6 kitabım yayınlandı. “Henek, Henek-2, Güle Güle Sevgili Arkadaşım, Asmin (Şiir Kitabı), Asmin-2 (Şiir Kitabı), Nenem Babam ve Ben” kitaplarım büyük ilgi gördü. Henek kitabım neşeli bir Diyarbakır güzellemesi. Son kitabım “Nenem, Babam ve Ben” de kendi hayatımı da anlattım. Şiirlerimi de “Asmin ve Asmin-2” isimleriyle kitaplaştırmıştım. Bir de kendi sesimden şiir CD’im var. Şu anda yedinci kitabımın üzerinde çalışıyorum. Güneydoğu’da yıllardır süren bir acıyı dile getiriyorum. Diyarbakır’da yaşanmış bir kan davası hikâyesini anlatıyorum. Romanımın adı “Bedel” olacak.
Hümanist bir insansınız. Şiir yazmayı da seviyorsunuz. Şiir yazmaya ne zaman başladınız?
Dediğiniz gibi şairlik yönüm de var. Gençlik yıllarımdan beri şiir yazarım. Lisede başladım diyebilirim.
Kitap okumayı sever misiniz, okuduğunuz yazarlar, sevdiğiniz yazarlar hangileri?
Fırsat buldukça okumaya çalışıyorum. Diyarbakırlı olduğum için Diyarbakırlıların ve hepimizin gururu olan Ahmet Arif’ten çok etkilendim. Hatta kendisiyle bir etkinlikte tanışma fırsatım oldu, bu benim en kıymetli hatıralarımdan biridir.
Önemli bir hayat mücadelesi vermişsiniz. Gelecek nesillere ilham olacak bir eser bıraktınız gençlere. İş hayatlarında gençlere neler tavsiye edersiniz?
Kırk yıl boyunca, tüm çalışma hayatım boyunca gözlemlediğim bir olgudan bahsetmek istiyorum. Hayatta insanın önüne her zaman bir el çıkar, bir el muhakkak size uzanır ama önemli olan sizin o eli görmenizdir. Bu birinin gelip size maddi yardım yaptığı anlamına gelmiyor. Bir olay olur, küçük bir olay olur ve siz onu fark edersiniz, sonra bir de bakarsınız o olayın arkasından o olayla tetiklenen dev bir fırsat gelmiş, sizi almış bir yerlere götürmüş. Hayattaki fırsatları görmesini ve kullanmasını bilirseniz mutlaka gerisi gelir. Tabii ki bütün bunların başında kendime olan güvenim, inancım ve çalışkanlığım geliyor. Şansı bekleyecek kadar aptal değilim, şansı yakalayacak kadar akıllı bir insanım.
Gençlere gelince; genç nesil daha liseden ne olacağına karar vermeli. İstediği üniversiteyi kazandıktan sonra ise 2. etap başlıyor. Üniversiteyi bitirdikten sonra ne yapacağına da okurken karar vermeli. Örneğin bir eczacılık fakültesini okuyan öğrenci, sanayi eczacısı mı olacağına, ilaç firmasında mı çalışacağına, kurum eczacısı mı olacağına, kendi eczanesini mi açacağına okurken karar vermeli. Genç nesil cesaretli olmalı.
COVID-19 pandemi süreci işlerinizi nasıl etkiledi?
COVID-19 süreci özellikle akut pazarda yüksek hacimli ancak düşük fiyatlı ürünleri olumsuz etkiledi ve küçülme en fazla bu ürün grupları arasında oldu. Biz de bu grupta yer alan ürünlerimiz tarafında düşüş yaşadık. Ancak COVID-19 tedavi protokolünde yer alan çinko ve D vitamini gibi ürünler tarafındaki talep ile dengeyi sağlamaya çalışıyoruz.
Biraz da içerisinde bulunduğunuz ilaç sektöründen bahsedelim. Sektörün durumu nasıl bugün?
Türkiye’de sanayide ufak bir değişim rüzgârları hissediyorum. Firmalar arası ürün alıp verme, ruhsat devirleri arttı. Sanayi kapılarını açtı diyebilirim artık. Ülkemizde sektöre ait ilk 7 aylık verilere baktığımızda; son 5 yılın ilk 7 aylık birleşik büyüme hızı kutu bazında % 0,9’dur. Bir önceki yıla göre bu sene sektör % 4,1 küçülmüştür. Reel küçülme % 5’dir. Sektördeki pazarların %50’si ülke ortalamasının da altında küçülme yaşamıştır. Sektöre dışarıdan bakıldığında ilaç tüketiminde artış var gibi görünse de ilaç pazarında ciddi bir daralma söz konusu ve bu daralmanın büyük kısmı yerli sermayede gerçekleşti. Bu daralma ilaç sektörüyle de sınırlı kalmadı; dağıtım kanalları ve eczanelerde ciddi satış düşüşü, stok problemleri ve ekonomik sorunlar yaşanıyor.
Berko İlaç olarak neler yapıyorsunuz?
2021’de ürün yelpazemiz genişleyecek. COVID-19 aşısı çalışma gurubunun içerisindeyiz. Kanser ilaçları ile ilgileniyorum. 25 kişinin çalıştığı geniş bir Ar-Ge ekibimiz var. Ürün grubumuza yakında antibiyotik ilaçlar da katılacak. Fabrikamız, 21 bin 500 metrekarelik kapalı alanda hizmet veriyor. İhracatımız ise 2 milyon dolara yaklaşmış durumda.
İlaç sektörünün geleceğinden hep umutlu oldunuz. Bu umudunuz devam ediyor mu?
Fiyat sorunu dışında ilaç sanayinin durumu, geleceği iyi diyebilirim. Türkiye her konuda zengin bir ülke… Türkiye olarak dünyanın şeklini değiştirebileceğimiz bir konumdayız.