Ecz. Ali ERDEM
Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti Üyesi
Ülkemizde sağlık, ilaç ve eczacılık alanı hayli uzun zamandır günden güne kartopu misali büyüyen sorunlar ile karşı karşıyadır. Söz konusu sorunların kamu otoritesi tarafından bugüne kadar çözüme kavuşturulamamış olması “eczacılıkta değersizleşme” olgusunu beraberinde getirmektedir. Özellikle son 15-20 yıldır eczacılığın ana gündem maddelerine baktığımızda:
- 2004 Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına Dair Karar ile birlikte uygulamaya konulan ilaç fiyatlandırma politikalarının ve bu çerçevede belirlenen sabit döviz kurunun gelinen noktada ilaç yokluklarına neden olması,
- İlaç fiyatlarında uzunca bir süre yaşanan düşüş, sonraki yıllarda ise ilaç fiyatlarındaki yükselişe rağmen 2009’dan bu yana İlaç Fiyat Kararnamesi’nde eczacı kârlılığının değiştirilmemesi nedeniyle eczane ekonomilerinde daralma,
- Eczane ekonomilerindeki daralmanın ülkedeki aşırı enflasyonist ortamlar birleşmesi neticesinde iki eczaneden birinin kapanacak noktaya gelmesi,
- 1960’lardan 2000 yılına kadar 8 Eczacılık Fakültesi varken, 2000’den sonra tabiri caizse her gün açılmaya başlayan bugün sayısı 60’a varan Eczacılık Fakültelerinin yarattığı nitelik ve muazzam istihdam sorunu,
- Kamu ve hastanelerde çalışan eczacıların bilgi ve emeğinin görünmez kılınarak maruz bırakıldıkları eşitsiz ve adaletsiz uygulamalar
gözümüze çarpıyor.
Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odaları olarak yıllardır bu sorunlar karşısında uyarılarda bulunmamıza, çözüm önerileri sunmamıza, sadece kamu yararını düşüncesiyle hareket ederek müzakereyi sonuna kadar sürdürmeye çalıştığımız halde her nedense otorite sahipleri şimdiye kadar sesimizi duymaz bir tavır içinde hareket etti. Nitekim Türk Eczacıları Birliği 43. Olağan Büyük Kongresi sonrasında yeni bir başlangıç yapan Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti olarak tüm iyiniyetli çabalarımıza, sorunlarımızı yılmadan usanmadan defalarca ilgili kişi ve kurumlara aktarmamıza ve onlar da bizi dinlediklerinde haklı bulduklarını ifade etmelerine rağmen eczacılar için artık atılması hayati önem taşıyan adımlar bir türlü atılmadı.
Ama bu gidişata artık bir dur demek istiyoruz. Zira meslektaşlarımızın tahammülünün kalmadığı gün gibi ortada. Eczacı tabanının beklenti ve talepleri doğrultusunda gelişen, 23-25 Haziran tarihleri arasında Konya’da gerçekleştirdiğimiz Birinci Bölgelerarası Toplantı’da belirginleşen ortak ve güçlü iradeye dayanarak yine yeniden eylem vaktinin geldiğine inanıyoruz. Eczacıların hak kayıplarına karşı örgütlü birliktelikten doğan güçle eyleme başvurmaları bir ilk değil elbette. Bildiğimiz kadarıyla ilk eczane kapatma eylemi 1974’de eczane ıskontolarının düşürülmesine karşı Türk Eczacıları Birliği Kongresi’nde alınan karar doğrultusunda gerçekleştirilmiş, bu eylem büyük ses getirmiş ve ıskontolar geri kazanılmıştır. Yakın tarihimizde ise dört büyük eylem ön plana çıkmaktadır:
- 5 Haziran 2001’de bilhassa eczacıların ekonomik krizin yükü altında ezilmesine karşı “Artık Yeter” şiarıyla Ankara’da gerçekleştirilen miting,
- 2001 yılı sonlarında yerli ilacın fiyatına % 15 zam yaparken eczacı kârlılığını % 10 düşüren Sağlık Bakanlığı tebliğine karşı “Yaşamak Yaşatmak için Kapalıyız” mottosuyla 15-16 Ocak 2002’de hayata geçirilen kepenk kapatma eylemi,
- Özellikle siyasi iktidarın zincir eczanelerin önünü açma girişimine karşı Kasım 2008’de Şanlıurfa’da gerçekleştirilen Bölgelerarası Toplantı’da alınan karar doğrultusunda 21 Aralık 2008’de Ankara Kolej Meydanı’nda “Tek Ses, Tek Yürek” şiarıyla gerçekleştirilen, 32 bin kişinin katıldığı Büyük Eczacı Mitingi,
- Hükümetin sağlık-ilaç alanında tasarruf tedbirleri adı altında yürürlüğe soktuğu tedbirlerin eczaneler üzerindeki son derece olumsuz etkilerine karşı 3-4 Aralık 2009’da “Eczaneler Can Çekişiyor” sloganı ile örgütlenen kepenk kapatma eylemi
Bütün bu eylemler ama az, ama çok muhakkak kazanımla sonuçlanmıştır. Nitekim Sosyal Güvenlik Kurumu ile yapılacak protokol görüşmelerinde Türk Eczacıları Birliği devre dışı bırakma, 6197 Sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’da yapılacak değişiklik ile zincir eczanelere kapı aralayacak şekilde eczacı ortaklığının getirilmesi adımları püskürtülmüşse bu 2008 Büyük Eczacı Mitingi’nin paha biçilmez kazanımlarıdır. Bunu birlik, dayanışma ve kolektif eylem ilkeleri üzerinde yükselen örgütlü mücadelemizle başarmıştık.
Biz eczacılar “eylemden öğrenerek” bugüne geldik. Şimdi tarihimizden ve geleneğimizden aldığımız güçle yıllardır süren hak kayıplarımıza karşı eylemdeyiz. Öncelikle şu hususu açıklığa kavuşturalım: Derdimiz elbette bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Zaten hakkımız olanı istiyoruz. Geleceksizliğe, güvencesizliğe, mesleğimizin değersizleştirilmesine elimiz kolumuz bağlı seyirci kalmayacağımızı göstermek için “Eczacıya Hak Ettiği Değer Verilmelidir” diyerek eylemlilik sürecini başlatmış bulunuyoruz. Türk Eczacıları Birliği, Eczacı Odaları ve tüm eczacılık camiası olarak hakkımız olanı elde edene, haklı taleplerimiz için harekete geçilene kadar demokratik-meşru mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız. Unutmayalım; eczacının hak kaybı hastalarımızın ve tüm yurttaşlarımızın kaybıdır; eczanelerin kapısına kilit vurulacak hale gelmesi sağlık sisteminin darboğaza girmesi demektir. Gelin buna geçit vermeyelim, geleceğimizi birlikte kazanalım.