Ecz. Can Öksüzoğlu, Japonya’daki eczacılık uygulamalarını OTC News için yazdı…
IPSF’in belirli periyotlarla düzenlediği ve dünyadaki tüm eczacılık öğrencilerinin farklı ülkelerde staj yapma imkânı sunan SEP ile Japonya’da eczacılığı gözleme fırsatı buldum. Kişisel olarak gözlemim ise iki keskin konuydu: içe dönüklük ve çalışmak! Tabi ki ülkenin bu yapısı her sosyal olguya işlediği gibi eczacılık mesleğine de işlemişti. Lafı fazla uzatmadan aldığım genel notları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Eczacılık eğitimi
İlk konum eczacılık eğitimi olacak. Japonya’da 10 yıl önceye kadar eğitim 4 yıl iken, yapılan bir düzenlemeyle 6 yıla çıkarılmış. İlk 2 sene tüm sağlık ile ilgili fakülteler temel ve aynı dersleri alıyorlar. Bunlara örnek vermemiz gerekirse: fizik, matematik vs… İlk iki yılın ardından öğrenciler için mesleki eğitimler başlıyor. Eğitimin bu ikinci etabında(3. ve 4. Sınıf) öğrenciler yasa, yönetmelikler, mesleki dersler ve klinik testler hakkında eğitim alıyorlar. 4. sınıfı bitiren öğrenciler için ise asıl zorluk bundan sonra başlıyor.
- sınıfı bitiren öğrenciler devlet tarafından iki teste tabi tutuluyor. Pratik uygulamaların test edildiği OSCE ve öğrencilerin bilgisayar kullanım seviyelerini ölçen CBT. Bu testler öğrencilerin önündeki testlere nazaran hafif bir zorlukta kalıyor. 5. Sınıfa geçen öğrenciler zorunlu olarak 6 ay staja başlıyorlar. Bu stajın içerisinde tekrardan zorunlu olan hastane ve eczane yer alırken, üniversiteden üniversiteye içeriğine eklemeler yapılıp bölünmüş süreler değiştirilebiliyor.
Kamu istihdamı çok yüksek
6 aylık stajın ardından öğrenciler için 1.5 yıllık bir sınava hazırlık süreci başlıyor. Yaptığım sohbetlerde işin en ağır kısmının burası olduğunu gözlemledim. Öğrenciler ilk başta Mezuniyet Sınavı’na daha sonrasından ise Ulusal Eczacılık Testi’ne tabi tutuluyorlar. Lisanlarını almaları için bu testleri başarı ile vermeleri şart.
Lisansını alan bir eczacı için ise önünde uzanan yollar şu şekilde; Hastane, eczane, akademi, şirket veya kamu (hastane dışı). Bunları incelemeye kamudan başlamak istiyorum. Ülkemizle kıyas yapmaya kalkarsak Japonya’da ilginç bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz. Nedeni ise hastane dışında kamu istihdamı çok yüksek. Bu alanda eczacılar Pharmaceutıcal And Food Safety Bureau (PFSB) yani Türkçe adıyla İlaç ve Gıda Güvenlik Bürosu’nda çalışıyorlar. Burada var olan regülasyonların ülke içinde denetiminden sorumlular. Aynı zamanda Japonların uluslararası ilaç arenasında “Sıfır Tolerans” diye bir lakapları olduğunu belirtmekte fayda var.
Eczane eczacılığı
İnceleyeceğimiz ikinci ve benim birebir gözlem yapma şansımın olduğu alan eczane eczacılığı. Eğer objektif kalmak zorunda değilsem “maalesef” kelimesini kullanacağım. Japonya’da şirketlerin kontrolünde zincir eczane uygulaması bulunuyor. Aynı şekilde çoğu ülkede aynı anlama gelen; ancak burada çok farklı anlamlarda kullanılan iki farklı işletme modeli mevcut. İlki “Drug Store”: yukarıda bahsettiğim gibi çoğu ülkede Drug Store (Türkçeye çevirirsek İlaç Dükkanı) ve Community Pharmacy (Eczane) ile aynı anlama gelirken, Drug Store’da sadece OTC ürünlerine rastlıyoruz; ancak burada danışman eşliğinde verilmesi gereken ürünlerden tutun, doktor tarafından reçetelenip satılması gereken ürünler sağlık zihniyetinden çok ticari zihniyetle raflarda duruyor. Buna verebileceğim en iyi örnek ise şüphesiz dereceleri gözlük ve lensleri istediğiniz gibi alabiliyorsunuz. Aynı şekilde drug storelarda kozmetik, medikal ve hatta yiyecek, içecek dahi bulmanız mümkün. Bazı drug storelar ise küçük bir bölümünü reçeteye ayırmış. Buradaki esas sorun etrafınızda özellikle medikal ve diğer sağlık ürünlerini danışabileceğiniz yetkin bir kişinin kimse olmaması. OTC ve medikal ürünlerden söz açılmışken, her köşe başında bulabileceğiniz zincir marketlerin hepsi büyük bir reyonunu OTC ve medikal ürünlere ayırmış durumda.
Reçete etken madde üzerinden yazılıyor
Reçetelerin karşılandığı eczanelerde ise durumun tezgah kısmı bize çok benzerken arka plandaki işleyiş bir o kadar farklı. Hasta gözüyle anlatmak gerekirse eczanenin kapısından giren hasta önünde bir tezgah etrafında OTC ve Asya’da yaygın ismiyle koruyucu ve destekleyici bitkisel Çin Tıbbı ürünleri ile karşılaşıyor; ancak buradaki pazarı drug storelara kaptırmış olan eczaneler için ürün yelpazesi çok kısıtlı. Eczacı hastadan reçetesini alıyor ve sigorta sisteminden işlemini yapıp ilaçlarını hazırlıyor. Japonya’da herkes sigortalı olmak zorunda. Devlet bunu desteklerken, sigorta ilaçların ortalama % 70’lik bir bölümünü karşılıyor.
İlaçlar doz usulü
Reçete etken madde üzerinden yazılıyor ve hastaya kutuyla değil doz usulü veriliyor. Yani hastaya ihtiyacı olan doz arkada makineler tarafından temiz bir ortamda paketleniyor. Bir full otomasyon söz konusu değil; ancak ortamın temizliğine dikkat ediliyor. Paketlenen ilaç, şirketin kendi için hazırladığı doz hatırlatıcıları yapıştırılarak hastaya danışmanlık yapılarak teslim ediliyor. Paketleme işleminde toz, sıvı ve kapsül, tablet vs. hepsinin ayrı paketleme makineleri bulunurken reçete sisteme girildiği andan itibaren barkod (doğru ilaç güvenliği) ve tartım (doz güvenliği) açısından bilgisayarlar tarafından kontrol ediliyor. Hasta gittikten sonra reçete sigorta için gerekli kağıt işlemleri yapılıp dosyalanıyor. Kronik hastalığı olan hastalar için ilaçları önceden hazırlanıyor. Doz doz hesaplanıp paketlenen ilaçların yanına bir hatırlatıcı kart ekleniyor. Bu kart sayesinde Japonya gibi yaşlı nüfusu fazla olan ülkede uyuncu artırmada büyük yarar sağlıyor.
Eczanede çalışan herkes eczacı
Diğer bir ilgi çekici gelişme ise ülkede resmi olarak bir eczacı teknisyenliği mesleği ve eğitimi mevcut değil. Çalışan herkes eczacı. Teknisyen sıfatıyla çalışan kişiler ise genellikle eczacılık öğrencileri olurken kesin olarak bu şart da aranmıyor. Bizim ziyaret ettiğimiz eczane yaklaşık 150 metrekare idi. 9 eczacı ve 2 yönetici burada aktif olarak çalışıyordu. Eczacı maaşları ise yaklaşık 310.000 yen yani yaklaşık 9 bin liraya tekabül ediyor. Son olarak resmi rakamlara göre ülkede 161.168 eczacı eczanelerde çalışırken ülke çapında 57.071 adet eczane bulunuyor.
Eczacılık Japonya’da itibar kaybediyor
Eczanesini gezdiğimiz ve daha sonrasında bizi konuk eden Hazama Parmedico şirketinin CEO’su Kenji Hazama bir tıp doktoru ve aynı zamanda şirketin kurucusu. Bünyesinde ise 7 eczane barındırıyor. Burada bize eczacılığın şimdiki durumu ve geleceğinden bahsedip yenilikçi uygulamalarından birkaç örneği bizlere gösterdi. Hepsinden bahsedemeyecek olsam da aldığım notların en önemlileri ise şu şekilde: Ülkede eczacılık günden güne itibar olarak değer kaybediyor. İnsanlar eczacıya bir sağlık danışmanı gözüyle bakmayı ise çoktan bırakmış durumda; ancak sağlık sisteminde eczacının rolü sisteme bağlı olmaksızın vazgeçilemez bir pozisyonda olduğunu belirtti. Eczacılık öğrencileriyle yaptığımız bir workshop sırasında da bu konu en çok gözüme çarpanlardan biriydi.
Evde bakım uygulaması
Japonya’da eczacıya sadece ilaçları temin eden biri olarak bakılıyor. Çoğu öğrenci ve eczacı bu durumdan rahatsız aynı zamanda ise bu konunun iyileşeceği yönünde ümitsiz durumdalar; ancak Dr. Hazama’nın yeni uygulaması hem bize ilham olabilir hem de Japonya’da eczacılık geleceğini değiştirebilir. Bu yeni uygulama ise evlerde bakım uygulaması. Japonya dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip olan ülke sıfatını taşıyor. Haliyle evinden dışarı adım atamayan birçok hasta var. Bu yöntemle hastalar evden çıkmadan danışmanlık ve takip hizmetlerini ücretsiz bir şekilde temin edebiliyor. Dr. Hazama ise bu geleceğe Pharmacy 3.0 adını veriyor.
Hastane eczacılığı
Son olarak bahsedeceğim alan ise hastane. Burada işler yarı otomasyon şeklinde ilerliyor.
Konuk olduğumuz Osaka University Hospital’da Japonya’da hastane eczacılığına dair birkaç izlenimim şöyle: İlk olarak hastane eczanesi demek yanlış bir tanım olabilir; çünkü eczane büyük ölçekli bir hastanenin tam olarak bir katını kapsayan bir kompleks. İçeride yaklaşık 90 eczacı ve bir o kadar yan personel çalışıyor. Hastane eczanesi ise kendi içerisinde 10’dan fazla departmana ayrılıyor ve her departmanın bir baş eczacısı olacak şekilde sınıflandırılıyor. Hepsini göremesek de Japonya unvanına yakışır bir şekilde “Sıfır Tolerans” sistemiyle çalışıyor. Her işlem yapıldıktan sonra hastane ilaç otomasyon sistemi tarafından kontrol edilip, en sonunda tekrardan genel kontrole tabi tutuluyor. İlaç karışımdan, her hastanın servise götürülecek ilaçların kontrolüne kadar koyulmuş regülasyonlara uyuluyor. İlaç dozları her hasta için geniş ölçekte makinelerle ayarlanıyor ve steril bir şekilde paketleniyor. Daha doğrusu herkes adım adım ne yapması gerektiğini biliyor ve içerisi bir arı kovanı gibi çalışıyor. İşin mutfağı böyleyken tezgah kısmı ise bundan farksız değil. Servislere götürülecek ilaçlar dışında o an hastaya verilecek ilaçlar bankolardan hastaya danışmanlık hizmetiyle beraber veriliyor.
Teşekkür
Sadece eczacılık sektörü değil ülkenin tamamı disiplinli bir şekilde çalışıyor. 100 yıl önce bir Türk gezginin Japonya seyahatindeki notlar gibi “Nipponlar (Japonlar) pek yaman ve mert adamlar, aynı zamanda çok da çalışkanlar…”
Bu gezimde emeği geçen Türk Eczacıları Birliği Gençlik Komisyonu ve Şanlıurfa Eczacı Odası’na teşekkürü borç bilirim.