Uzm. Ecz. Fatih KARATAŞ
Cevabını yazının sonunda vereceğim iki soruyla başlamak istiyorum.
1-Son üç TEB başkanımızın, TEB merkez heyetinde üstlendikleri görevler ve süreleri ne kadardı?
2-Sağlık Bakanlığı’nın stratejik personel tanımının içinde yer alıp, eğitiminin bir kısmını hastanelerde yapmayan meslek grubu hangisidir?
Size ilk katıldığım TEB seçiminden bahsetmek istiyorum. Sene 2017 Şanlıurfa Eczacı Odası’nın çiçeği burnunda saymanıyım, daha önce birkaç defa yakın illerdeki bölgeler arası toplantıya kısa süreli katılmışlığım vardı ama ilk defa yönetici sıfatıyla başından sonuna takip ettiğim kongreydi. Birinci gün itibariyle oda başkanlarımız, eczanesinde bir fiil oturan eczacımız fazlasıyla aşina olduğu problemlerden bahsetmeye başladı. Evet, başta konuşmalar fazlasıyla ilgimi çekmiş, bazı farklı tespitler beni heyecanlandırmıştı ama bir süre sonra giderek tekrara kaçmaya başlayan konuşmalara şahit olmaya başladım. Neyse iyisiyle kötüsüyle herkes problemleri dile getirdi, çözüm önerileri sundu. Buraya kadar her şey çok güzeldi ve üç gün su gibi akıp geçti. Başkan adaylarının konuşması ve son olarak son TEB başkanının kapanış konuşması ile oturumları sonlandırdık. Ertesi gün delege arkadaşlar oy kullandı ve biz de uçakla Şanlıurfa’ya geri döndük. eee dedim kendi kendime o kadar konuşma, o kadar tespit, o kadar çözüm önerisi ama bunların hiç biri kayda geçirilmedi. Gelecek TEB yönetimi bağlayıcı herhangi kararda alınmadı. Her şey üç günde konuşuldu ve orada kaldı. Benim için büyük bir hayal kırıklığıydı. Bu yönüyle halen kongrelerin, bölgeler arası toplantıların neyi amaçladığını net anlamış değilim.
Bir şirket düşünün ki altı ayda bir toplantılar düzenliyor. Her birimden sorumlular çıkıp problemlerden ve çözüm önerilerinden bahsediyor ama sonuç olarak hiçbir şekilde karar alınmıyor. Böyle bir şeyin olması mümkün müdür? Tabi ki değil. Bu durum sadece meslek örgütümüzde yok. Genel olarak ülkemizdeki problemlere yaklaşım da bu şekilde. Bunun en görünür haliyle televizyonlardaki tartışma programlarında izleyebiliyoruz. Herkes problemler üzerine uzun uzadıya konuşur, belki bir kısmı durum tespiti yapıyor ama kimse çözüm önerilerini ve bu çözüm öneri ile ilgili izlenecek yol haritalarını ortaya koymuyor. Dolaysıyla toplumsal yaralarımız hep kanamaya devam ediyor ve biz eczacıların da yaraları kanamaya devam ediyor. Olması gereken herhangi bir problem ilgili durum tespitinin yapılması, çözüm önerilerinin değerlendirilip, en makul olanın belirlenmesi ve hepsinden de önemlisi ilerleme ile ilgi raporlamaların hazırlanıp, bunun rutin dönemlerde eczacı kamuoyu ile paylaşılması, hedeflerin ne kadarına ulaşılıp ulaşılmadığının sorgulanması gerekiyor. Yoksa yapılan konuşmalar, uzay boşluğunda sonsuza uzanan ses dalgaları üretmekten başka ne işe yarar ki.
Mesleki açıdan zor günler geçirdiğimiz doğrudur. Bizi bu günlere getiren nedenler üstünde iyi düşünmeliyiz. Nerede yanlış yaptık veya nerede eksik mücadele verdiğimizi tespit etmeliyiz. Geçtiğimiz günler Prof. Dr. Levent ÜSTÜNES hocamızın bir söyleşisini dinledim ve beynimde şimşekler çaktı. Hem sahadaki serbest eczacı hem de resmi kurumlardaki eczacılarımız neden eski saygınlığı göremiyor? Bu soru belki de yaşadığımız tüm problemlerimizin ana kaynağını oluşturmakta. Çok farklı kulvarlar olmasına rağmen kurumdaki veya serbest eczanedeki eczacılarımız aynı durumla karşı karşıya kalmaktadır. Sonuç, hocamızın da söyleşide bahsettiği gibi eğitim sistemimizden kaynaklanıyor. Tıp, Diş hekimliği, Hemşirelik, vb. tüm sağlık çalışanlarının eğitim sürecini bir düşünün, eğitimlerinin bir kısmını tamamen hastanelerde hastalarla iç içe bir şekilde tamamlıyor. Dolayısıyla hem sağlık sisteminde hem de toplumun nezdinde sistemin vazgeçilmez bir unsuru oluyorlar. Peki, biz eczacılar ne yapıyoruz. Bu sahaların hiçbirinde yokuz, isteğe bağlı hastane stajı yapan bir azınlık dışında hastaların ve toplumun gözünde sağlık sisteminin bir parçası olarak görülmüyoruz. Dönüyorum serbest eczanelere orada da toplumun gözünde tedarikçiden öteye geçemiyoruz. Fakültede aldığımız bilgiyi eczanelerde neredeyse kullanamıyoruz. İşte bu durum tespitinden sonra çözüm önerisi olarak da mutlaka eczacılık eğitiminin baştan sona yeniden planlanması gerektiğini düşünmekteyim. Eczacılık eğitiminin bir kısmını, mutlak suretle hastanelerde klinik bilgileri kullanabileceği bir şekilde konumlandırmalıyız. Böylece sağlık sistemini oluşturan tüm ekibin gözünde yeniden işlevsellik kazanacağız. Sistemin vazgeçilmez bir parçası olduğumuzu tekrar hatırlatmış olacağız. Bu sayede siyasi otoriteden, bakanlıklara, sosyal güvenlik kurumuna ve en önemlisi toplumun bize bakışında büyük bir değişim sağlamış olacağız. Bu değişimi sağlamadığımız sürece sadece ve sadece ilaç tedarikçisi olarak görülmeye devam edeceğiz.
Eylemlilik sürecine gelirsek, ilk belirlenen tarihi yaşadığımız hazin olay sonucunda bize düşen hassasiyeti göstererek erteledik. Miting için hazırlanan 60 bin kumanyayı maden bölgesine yollayarak, üstümüz düşen görevi bir nebze olsun yaptığımızı düşünüyorum. 27 Kasım’da ilkinden daha coşkulu bir şekilde Ankara’da yerimizi alacağımıza yürekten inanıyorum. Miting sürecini şöyle bir irdeleyecek olursak; Göreve gelen TEB yönetimimiz “önce müzakere, sonra mücadele” düsturu ile yola çıkmış. Devletin çeşitli kademeleri ile görüşmüş, problemler aktarılmış fakat çözüm noktasında bir sonuç elde edememesi üzerine mücadele safhasına geçmiştir. Buraya kadar hiçbir sıkıntı yok ama bundan sonrası için sürecin daha sağlıklı yürümesi adına naçizane fikirlerimi belirtmek isterim. Neyi isteyip, neyi alamadığımızı sahada iyi anlatmalıyız. İlaç fiyat kararnamesinde yapılacak 7-8 katlık bir artışın bile günümüz enflasyonist ortamını düşünürsek 4-5 sene içinde sıfırlanacağını gerçeğini unutmadan; ciddi bir reçete başı meslek hakkının, eylemin odağına yerleştirmeliyiz. Bunların yanında kamu eczacılarının ve bugün yardımcı eczacılık yapmaya yer bulamayan genç meslektaşlarımız içinde acil çözümlerin dillendirilmeliyiz. Mitingin sosyal medya ayağının da eksik bırakıldığı düşüncesindeyim. Oransal olarak en fazla Covid şehidi vermiş bir meslek grubu olarak, bu süreçte ödediğimiz bedelin resmi otoriteye ve halkımıza hatırlatacak bir kısa film neden hazırlanmaz bilemiyorum. İnsanların hafızasını canlı tutmak lazım. Son olarak da birliğimizin eczacı kamuoyuna bilgi akışını hızlandırması gerektiğini düşünüyorum. Başkanlar danışma toplantıları sıklıkla yapılıyor ama bizlere sunulan herhangi bir bilgilendirme olmuyor. Elimden geldiğince yapıcı eleştirilerde bulunmaya çalıştım ama unutulmasın bunu bir yangına benzetirsek benim görevim, yangın söndürme aracının lastiğinin inik olduğunu, tankında yeteri kadar su olmadığını, hortumun delik olduğunu hatırlatmak yoksa tabi ki amacımız hep beraber yangını söndürmek.
Herkesin dikkatinden kaçan bir konudan daha bahsetmek istiyorum. Yakın zamanda yapılan Eczacıların hizmet puanı hesabında kullanılan ilçe katsayıları değişikliği ile bazı meslektaşlarımızın hizmet puanına doğrudan etki eden bir durum ortaya çıkmıştır. Bilindiği üzere, Nüfus kriterine göre belirlenen ilçe kontenjanlarına Eczacıların Yerleştirilmesindeki en önemli kriterlerden biri de eczacının hizmet puanıdır. Eczacının hizmet puanı, eczacının yerleştirme sıralamasını belirleyerek sürece doğrudan etki etmektedir.
Eczacı hizmet puanına ilişkin mevzuat şu şekildedir;
6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’un 5.maddesinin 5. Fıkrasında geçen “Eczane açılmasına ilişkin kriterler belirlenirken ilçelerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre sınıflandırma yapılır. Bu sınıflandırmaya göre ilçelere ilçe katsayısı verilir. Eczacılara, o ilçede mesleki faaliyetlerini sürdürdükleri yıl sayısı ile ilçe katsayısının çarpımı kadar hizmet puanı verilir. Eczacı birden fazla ilçede çalışmış ise hizmet puanları toplanır. Hizmet puanı hesaplanırken ilçe katsayısı, doktora yapmış olanlar için dörtte bir oranında artırılarak uygulanır. Eczacılara, meslekte geçirilen toplam yıl sayısı ile eczacının hizmet puanı toplamı sonucu tespit edilen yerleştirme puanı verilir.” hükmü yer almaktadır
2014 yılında yayınlanan Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmelik’in 4. Maddesinin n bendinde geçen “İlçe katsayısı: İlçelere sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyelerine göre sınıflandırma yapıldıktan sonra verilen katsayıyı” olarak tanımlayan ve yine aynı yönetmeliğin 8. Maddesinin 4. bendinde geçen “Eczane açılmasına ilişkin kriterler belirlenirken, Kalkınma Bakanlığından alınan verilere göre belirlenen ilçelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasına göre sınıflandırma yapılır. Bu sınıflandırmaya göre ilçelere ilçe katsayısı verilir. Eczacıların, o ilçede mesleki faaliyetlerini sürdürdükleri yıl sayısı ile ilçe katsayısının çarpımı suretiyle hizmet puanı hesaplanır. Eczacı birden fazla ilçede çalışmış ise hizmet puanları toplanır. Hizmet puanı hesaplanırken ilçe katsayısı, doktora yapmış olanlar için dörtte bir oranında artırılarak uygulanır. Eczacılara, meslekte geçirilen toplam yıl sayısı ile eczacının hizmet puanı toplamı sonucu tespit edilen yerleştirme puanı verilir” hükmü ve son olarak Türkiye İlaç ve Tıbbî Cihaz Kurumu Başkanlığınızın yayınladığı Eczacı Yerleştirme Sistem Kılavuzu’nun 10. Maddesinin 1. Bendinde yer alan “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından ilçelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralaması doğrultusunda yapılan sınıflandırmaya göre ilçelere ilçe katsayısı verilir.” Hükümleri ile Eczacıların hizmet puanlarının nasıl hesaplanacağı ve ilçe katsayılarının neye göre belirleneceği belirtilmiştir fakat ilçelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik katsayılarının değişmesi durumunda hizmet puanlarının nasıl hesaplanacağı ile ilgili bir netlik yoktur. Mevcut uygulama ile yakın zamanda güncellenen ilçe katsayıları geriye doğru uygulanarak, ifa edilmiş çalışma sürelerine de yansıtılmış uygulama böyle olunca hizmet puanı düşen eczacılarımız olmuştur.
Herhangi bir hukuki işlem veya eylemin geçmişe doğru yürütülmesi mümkün değildir. Anayasanın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez unsurlarından birisi de hukuki işlem veya eylemin yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki olaylara uygulanmalarıdır. Bu kuralın yansıması olarak 03/07/1989 tarihli, 1988/5 Esas, 1989/3 Karar sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararına göre, “Kanunların geriye yürümezliği ilkesi, bir hukuki işlem veya eylemin, bir hukuki ilişkinin vuku bulduğu ya da meydana geldiği dönemdeki kanunun hükümlerine tabi kalmaya devam edeceğini ifade eder. Sonradan çıkan kanun, kural olarak yürürlüğünden önceki olaylara ve ilişkilere uygulanmaz.” Yeni yürürlüğe giren kanunlar için kabul edilen geriye yürümezlik esası aynı şekilde “idari işlemlerin geriye yürümezliği” ilkesi olarak kabul görmektedir. Bu sebeple idari bir işlem değişikliğinin geçmişe etkili olarak yürütülmesi mümkün değildir.
Hali hazırda, şu an geçerli olarak eczane açılış sıralamalarında kullanılmak üzere açıklanan hizmet puanlarında; ilçe katsayı değişiklik tarihi dikkate alınmaksızın eczacının belirlenen il veya ilçede çalıştığı tüm süre değişiklik sonrası katsayıya göre hesaplanmış bulunmaktadır. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve yüksek mahkeme içtihatları doğrultusunda; katsayı değişiklik tarih baz alınarak, ilçe katsayıları hesaplamada; katsayının değişme tarihinden önceki çalışma süresinin eski katsayı ile değiştikten sonraki çalışma sürecinin de yeni katsayı üzerinden hesaplanmasının daha hakkaniyetli olacağı düşüncesindeyim. Mevcut durumda hem hali hazırda mesleğini icra etmiş eczacılarımız hem de bu katsayı sistemine göre yardımcı eczacılık yapacağı yerleri seçip, yardımcı eczacılığını bitirmek üzere olan meslektaşlarımız mağdur olmaktadır. 19 Ekim 2022 tarihinde yapılan 2022 3. Dönem eczacı yerleştirmesinde ve sonrasında oluşacak hak kayıplarını engellemek için hizmet puanı hesaplama sisteminde kullanılan katsayıların yukarıda belirttiğim hususlar doğrultusunda düzenlenmesi gerekmektedir.
Son olarak da başta sorduğum iki sorunun cevabı vererek yazıma son veriyorum.
1-Son üç TEB başkanımızın, TEB merkez heyetinde üstlendikleri görevler ve süreleri ne kadardı?
- 1995- 2007 yılları arasında TEB Başkanlığını Ecz. Mehmet DOMAÇ yürütmüştür.
- 2005-2007 yılları arasında TEB Genel Sekreterliği ve
- 2007- 2021 yılları arasında TEB Başkanlığını Ecz. Erdoğan ÇOLAK yürütmüştür.
- 2011-2015 yılları arasında TEB II. Başkanlığı
- 2017-2021 yılları arasında TEB Genel Sekreterliği
- 2021’den günümüze TEB başkanlığını Ecz. Arman ÜNEY yürütmektedir.
Eczacılığın her geçen gün kötüye gittiğini düşündüğümüz bir ortamda görev sürelerinde sizce de bir gariplik yok mu? TEB seçim sistemi üzerinden bir kez daha düşünmenin vakti geldi gibi.
2-Sağlık Bakanlığı’nın stratejik personel tanımının içinde yer alıp, eğitiminin bir kısmını hastanelerde yapmayan meslek grubu hangisidir?
- Eczacılar
27 Kasım’da Ankara’da görüşmek dileğiyle…