Ecz. Gülay Güleşce VAROL yazdı…
Hastanın resminin tam çıkarıldığı ve doğru remedi ile eşleştirildiğinden emin olunduğu halde iyileşme bir türlü gerçekleşmiyorsa burada miyazmanın iyileşmenin önünde bir engel olduğundan bahsedilebilir.
Homeopatide genetik çeyiz de diyebileceğimiz miyazma önemli bir kavramdır. Yunanca “kirlenme, bulaşma” anlamına gelmektedir. Hahnemann miyazmayla geçmiş kuşaklardan, atalardan gelen hastalıkları, eğilimleri kastetmiştir. Henüz tıbbın virüs, bakteri gibi hastalık etkenleriyle tam olarak tanışmadığı bir dönemde Hahnemann’ın bu yatkınlıktan, eğilimden bahsetmiş olması; kendisinin ne kadar iyi bir gözlemci ve araştırmacı olduğunun ifadesidir.
Pek çok konuda miyazmaların önemi ortaya çıkmakta, Homeopatik iyi bir reçeteleme için miyazmaları göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
Hastanın resminin tam çıkarıldığı ve doğru remedi ile eşleştirildiğinden emin olunduğu halde iyileşme bir türlü gerçekleşmiyorsa burada miyazmanın iyileşmenin önünde bir engel olduğundan bahsedilebilir.
Ayrıca hastalığın dışa vuran semptomlarının çok az olduğu tek yönlü dediğimiz hastalıklarda miyazmatik seçilmiş doğru remedi tedavi aşamasında çok önemli bir rol oynar.
Baskılanmış semptomları ortaya çıkararak doğru remediye ulaşmakta, blokajları kaldırmakta çok değerli bir tedavi basamağı olur. Miyazmalardan aynı zamanda remedileri sınıflandırmak ve etki mekanizmalarını anlamak için de faydalanılır.
Miyazmanın karakteri kişideki hastalığın karakterini belirler. Bu şu anlama gelir; ne çeşit bir hastalık? Nasıl bir patoloji? Bu hastalık kişide kendini nasıl belli ediyor. Bütün bunlar altta yatan miyazmaya göre değişir.
Hahnemann kendi döneminde miyazmalardan;
- Cinsel yolla bulaşmayan miyazma: Psora
- Cinsel yolla bulaşan miyazma: Sikotik, Sifilitik şeklinde bahsetmiştir.
Dolayısıyla Hahnemann’ın klasik miyazmaları Psora, Skotik ve Sifilitik miyazmalardır.
Fakat zamanla hastalıklar daha iyi anlaşılmış; mikroskobun, yeni gelişmelerin varlığıyla hastalıklar daha net tanımlanmıştır. Bu süreç günümüzde klasik üç miyazmanın yanı sıra tubercilinum, carsinosin vb.. gibi farklı miyazmaların varlığını da ortaya çıkarmıştır.
Ve miyazma konusunun hâlâ gelişmeye açık olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yazımda Hahnemann’ın klasik miyazmalarından biri olan Psora’dan kısaca bahsetmek istiyorum.
PSORA
En hafif hastalık tipi olan miyazmadır. Aşırı hassasiyet, aşırı reaksiyon göstermek bu miyazmanın en önemli özelliğinden biridir. Bütün reaksiyonlar normalin üstünde verilir.
Psora dışardan gelen uyarılara karşı muhakkak reaksiyon verir. Yaşam gücü bu reaksiyonları verecek kadar güçlüdür. Ve bu durum aslında sağlıklı hali dengeli bir şekilde devam ettirme çabasıdır.
Bu miyazmadaki hastalıklar genelde nezle, girip, bronşit allerjiler, migren vb.. gibi yapısal değişikliği olmayan fonksiyonel hastalıklardır.
Psora’nın zihinsel gelişimine baktığımız zaman; bu insanların entellektüel olarak iyi düzeyde olduklarını söyleyebiliriz. Dışarıdan alınan implusları çok hızlı bir şekilde kaydederler. Her şeyi hızlı algılarlar. Hafıza kayıt sistemleri çok iyi çalışır. İhtiyaç duydukları zaman bu bilgileri çağırıp kullanabilirler.
Bazı kişilerde hislerde artış olabilir. İlham alan kişilerdir. Altıncı hisleri çok kuvvetli olabilir.
Psora’daki sıkıntı bu kişilerin duygusal olarak çok hassas olmalarıdır. Algılarının çok açık olması, bunun yanı sıra duygusal olarak da çok hassas olmaları dışardan gelen bilgilerle kendi duygularını karıştırmalarına neden olabilir. Bu da kişinin doğru algılama yeteneğini bulandırır ve kişiyi kararsızlığa götürür.
Psora miyazmasının önemli özelliğinden biri de kararsız olmalarıdır. Psora’daki bu kararsızlık kişiyi özgüven eksikliğine kadar götürebilir.
Bu miyazmadaki insanların arzu ve istekleri çok fazladır.
Kinci değillerdir.
Kıskançlıkları imrenme seviyesindedir. Başka miyazmalara geçiş yaptıkça kıskançlık daha yıkıcı boyuta gelir.
Oldukça histerik insanlardır. Öfke, korku, ürkme, heyecan vb. Psorada sık görülebilen duygu durumlarıdır.
Psora’nın ayırt edici özellikleri:
- Aşırı hassasiyet
- Yüzeysel fonksiyon bozuklukları
- Periyodik olarak şikayetlerinin artması, azalması
- Kendiliğinden iyileşebilir olmasıdır.
Bu nedenle akut hastalıklar genelde psoriktir. Psorik hastalıklar çok derini tutmayan, daha çok cildi etkileyen hastalıklardır.
Zaman ölçekleri çok geniştir. Gün doğumundan gün batımına kadar agrevasyon yaşarlar. Gündüz kötüleşmeleri vardır. Örneğin; psorik baş ağrısı olan bir hasta şöyle diyebilir “baş ağrım genelde güneş doğarken başlıyor, öğlen çok kötü oluyor, gün batımına doğru düzelmeye başlıyor”.
Genelde sıcak uygulama iyi, soğuk uygulamak kötü gelir.
Fizyolojik akıntılar(terlemek, idrar yapmak, dışkılamak, ağlamak..) iyi gelir. Bu akıntıların baskılanması hastalığa neden olur.
Her türlü aktiviteyi yapmak isterler. Çok çaba sarf ederler ve sonuçta çok yorulurlar.
Zihinsel, mental yorgunluktan sonra hastalanabilirler.
Kısa da olsa birlikte Psora miyazmasının özelliklerini birlikte keşfetmeye çalıştık. Sonuç olarak diyebiliriz ki; miyazma toprak gibidir. Hastalıklar bu toprak üzerinden çıkar. Toprakta ne varsa o şekilde beslenir ve büyür. Sağlıklı bir miyazmayla dünyaya gelip, sağlıklı bir miyazmada büyüyerek gelecek nesillere sağlıklı bir genetik çeyiz, güzel bir dünya bırakmak dileğiyle…
Sevgiyle…