Biota Laboratuvarları Gıda Takviyeleri Grubu Marka Müdürü Gökşen Taşcı Tabakoğlu ile bir söyleşi gerçekleştirdik:
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1983 İstanbul doğumluyum. Uludağ Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nü bitirdim. İş yaşamına 2006 yılında GNC şirketinde satış departmanında başladım. GNC’deki 8 yıllık yöneticilik kariyerimden sonra, Nisan 2014 tarihi itibari ile Biota Laboratuvarları’nda Medikal Eğitim Müdürü olarak göreve başladım. 2016 sonu itibariyle de Biota Laboratuvarları’nın Gıda Takviyeleri Grubunun pazarlama stratejilerine yön vermekten sorumlu Marka Müdürü olarak görev yapmaktayım.
İlk olarak B’IOTA ile başlayalım… Hem Türkiye’de hem de dünyada ürün kalitesiyle adından sıkça söz ettiriyor. Bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?
2002 yılında kurulan Biota Laboratuvarları, sağlık ve güzellik sorunlarına etkin ve uzun vadeli bitkisel çözümler üretiyor. 35 bin metrekarelik kapalı alanda faaliyet gösteren üretim tesisinde, Biota ailesinin yüzlerce ferdi, insan sağlığı ve güzelliği için en iyiyi araştırıyor, üretiyor ve tüketicisine ulaştırmak için çalışıyor. Biota Laboratuvarları bugün Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın üçüncü büyüklükteki dermokozmetik ve GMP standartlarında üretim yapan gıda takviyesi fabrikasında üretim faaliyetlerini sürdürmektedir. Yenilikçi ürünleriyle sağlık ve güzelliği bir arada sunan Biota, doğanın sınırsız yararını sunduğu farklı bitkileri ve doğal aktifleri sentezleyerek en son teknolojiyi bir araya getiriyor. Yıllık 3 milyon Euro AR-GE yatırımı gerçekleştiren Biota Laboratuvarları, fabrikasında Türkiye’nin ilk Sanayi Bakanlığı onaylı AR-GE merkezi ile araştırma-geliştirme faaliyetlerini sürdürüyor. Biota’nın eczane kanalı markaları; Bioder, Bioxcin, Nutraxin ve Biobaby Türkiye çapında 24.000’den fazla eczanede yer alıyor. Market kanalı markaları; Bioblas ve Restorex ise hipermarketlerden zincir mağazalara ve parfümerilere kadar binlerce noktada satışa sunuluyor. Perakende kanalı markası Biota 59 Elements de, Biota mağazalarında tüketicilerle buluşuyor. Dünyanın birçok ülkesine gerçekleştirdiği ihracatla dış pazarlarda da başarısını sürdüren Biota, global marka yaratma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor. Biota ürünleri Güney Amerika’dan Rusya’ya, Suudi Arabistan’dan Avusturalya’ya kadar dünyada 40’ın üzerinde ülkede satışa sunuluyor. ABD pazarında CVS eczane zincirine giren ilk Türk markası olan Biota, ayrıca 2014 yılından bu yana yine ABD’de Wallgreens eczane zincirlerinde de tüketicilerle buluşuyor. Biota, saç bakım ürünü Bioxsine ile ABD’de 2014 yılının en iyi kişisel bakım ürünü seçilmesi ile öne çıkıyor. Biota Laboratuvarları, AR-GE çalışmaları ve araştırmalarıyla her zaman daha iyi, daha farklı ve daha yeni ürünler üretmeyi hedefliyor.
Biota Türkiye’nin en büyük AR-GE’lerinden birine sahip. AR-GE’nin işleyiş sürecinden ve çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Bugün itibarı ile Ar-Ge merkezimiz 800 m2 alanda altı adet bağımsız laboratuvar ile çalışmalarını yürütmektedir: Hücre Kültürü laboratuvarı, Bitki Araştırma Merkezi, Kozmetik Ürün Geliştirme Laboratuvarı, Enstrümental Analiz Laboratuvarı, Ambalaj Ar-Ge Laboratuvarı ve Ürün Performans Laboratuvarlarından oluşmuştur. Cihaz ve donanım açısından gelişmiş bir alt yapıya sahip olan Ar-Ge merkezinde bulunan analitik cihazlar arasında HPLC-MS-MS, GC-MS, moleküler biyoloji alanında Real Time PCR, BioSpec-nano, DNA-RNA protein görüntüleme sistemi gibi cihazlar mevcuttur. Yaklaşık 30 kişiden oluşan kadromuzda botanik, kimya, eczacılık alanlarında doktoralı, yine kimya, mikrobiyoloji, moleküler biyoloji, eczacılık alanında yüksek lisans derecesine sahip uzmanlar çalışmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden danışman hocalarımız Ar-Ge çalışma grupları ile düzenli olarak toplanmaktadırlar. Stabilite çalışmaları ve ruhsatlandırma faaliyetleri de Ar-Ge kapsamında yürütülmektedir. Medikal Müdürlüğümüz geliştirilen ürün testlerini ve diğer üniversiteler ile olan ilişkilerimizi düzenlemektedir. Asli olarak merkezimiz aday bitkilerden ekstreler elde etmekte, analizleri yürütmekte, kozmetik ve gıda takviyeleri alanında ürün geliştirmektedir. TÜBİTAK projeleri, üniversitelerle ortak işbirlikleri şeklinde yeni ürün geliştirme çalışmaları bu merkezde yapılmaktadır. Uluslararası dergilerde bilimsel yayınlar, kongrelerde posterler ve sözlü sunumlar merkezimiz tarafından yapılmaktadır.
Türkiye’de takviye edici gıda pazarı hızlı bir artış göstermekte, sektörün önde gelen markalarından biri olarak bu konuda sizin görüşleriniz neler?
Gıda takviyesi pazarı Türkiye’de 2016 yılında toplamda 735 milyon liralık bir büyüklüğe ulaşmış durumda. Euromonitor’ün paylaştığı verilere göre 2021 yılında ise 950 milyon liraya ulaşması bekleniyor. Dünya’da ise Pazar büyüklüğü 90 milyar dolar. Dünya’daki pazar büyüklüğüne paralel olarak Türkiye’de de ciddi bir artış bekleniyor. Biz de Nutraxin olarak büyüyen bu trendde tüketicimizin hayatına “ayrıcalık” katmak ve “fark” yaratmak hedefimizle varlığımızı sürdürmeye devam ediyoruz. Nutraxin, Beslenme Bilimini ilke edinerek, yoğun araştırmalar sonucu, Türkiye’nin önde gelen üniversiteleri ile işbirliği içerisinde ürünlerini geliştirmiştir. Yüksek kalite ve güçlü akademik desteğimizi, sağlıklı yaşam konsepti ilkesi ile birleştirerek gıda takviyeleri alanına taşımaktayız. Nutraxin ürünleri kendi ARGE Laboratuvarları tarafından geliştirilen formülasyonlarla üretilmektedir. Nutraxin ARGE gücü ile inovatif, kalitesi ve etkinliği kanıtlanmış, gücünü doğadan alan ürünler geliştirerek, yaşamın her anında sağlığa destek vermeye devam edecektir. Nutraxin’in en önemli misyonu kalitedir. Tüm üretim, laboratuvar ve dağıtım tesisiyle hammaddeden son tüketiciye kadar olan süreçte kaliteyi garanti etmektedir. Martin Bauer, DSM, BASF, Kaneka gibi global lider tedarikçilerden sağlanan yüksek kalitede hammaddeler kalite kontrol testine tabi tutulduktan sonra, GMP standartlarına uygun olarak üretilmektedir. Nutraxin ürünlerinde bitki tozu yerine standardize edilmiş ekstraktların kullanımı ile daha hızlı ve güçlü etki hedeflenmektedir. Standardize ekstre tercihi ile her tablette eşit oranda aktif madde içeriğine sahiptir. Nutraxin ürünleri genetik olarak modifiye edilmemiş ürünlerdir. Ürünlerimiz ilgili komitelerce belirlenmiş günlük alınması önerilen uygun ideal formülasyonlara sahiptir. Tüm ürünlerinin amber renkli cam şişede olması, ürün içeriğindeki aktiflerin etkinliğini ısıya, ışığa ve neme karşı korumaktadır. En önemlisi de Nutraxin ürünlerinin, üretim kalitesinde ISO 22000, Helal ve Kosher gibi gıda güvenilirliği sertifikalarına sahip olmasıdır.
Biota’nın Nutraxin markası adı altında geniş bir ürün gamı var. Ürünlerin içeriklerinden kısaca bahsedebilir misiniz?
Nutraxin ürünleri 26 farklı çeşit ile sağlık ihtiyaçlarına güvenle destek vermektedir.2017 yılını ARGE’mizde geliştirmekte olduğumuz çalışmaları sonlandırarak 45 farklı çeşit ile tamamlamayı hedefliyoruz. Ürün gamımızda başlıca glukozaminler, balık yağları, vitamin-mineraller, diyet destek ürünleri ve özel destekler yer almaktadır. Bahsettiğim serilerdeki ürünlerde ilgili komitelerce önerilen dozlara uyum sağlanarak güçlü etkiye yönelik oluşturulmuş formüllerde muadilsiz olmayı hedefliyoruz. Örneğin Eklem serimizin 2. ürünü olarak yeni geliştirdiğimiz Artroflex Hya C II’de ,‘’Harekette Artroflex Hya C II farkı’’ söylememiz ile eklem dokusu için klinik çalışmalarca ispatlanmış Glukozamin, Kondroitin ve MSM’i Tip 2 Kolajen, Hyaluronik Asit ve C vitamini ile birlikte sunuyoruz. Bu ürün hem hekimlerimiz hem de eczacılarımızın önerilerinde büyük ilgi görmekte. Bunun yanısıra Big Energy günlük iş yapabilme kapasitesinde artış sağlatmaya, enerji seviyemizi yükseltmeye yönelik Ginseng, Kafein, Keçiboynuzu ve Zencefil içeriği ile çok iyi de bir adaptojen olarak fayda sağlıyor. Yeni geliştirdiğimiz ve lansmanını kısa bir süre içerisinde gerçekleştireceğimiz diyet ürünleri serimiz Quickslim ile kilo kontrol programlarında ihtiyacımız olan desteği vermeye yönelik aktifler bir arada sunuluyor. Multivitaminlerimizde kadın ve erkek sağlığına özel vitamin, mineral, bitki ve antioksidanlara yer veriyoruz. Kadın ve erkeğin ihtiyacı farklıdır diyerek özel formulasyonlar oluşturuyoruz. Son olarak Omega-3 ve Coenzyme Q10 i tek kapsülde birleştirerek ‘’Balık yağından fazlasını isteyin’’ diyor, anti-aging programlarının en önemli destekleyicisi oluyoruz.
Ek gıda takviyesi alımına artan bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz? Neden ek gıda tavsiyesine ihtiyaç duyuyoruz?
Yaşam ve beslenme şekillerindeki hızlı değişim gıda takviyesi kullanımına olan ihtiyacı doğurmakta. Türkiye’nin beslenme alışkanlıkları da son 20 yıl içerisinde büyük değişime uğramış durumda. Gıdalarda kullanılan katkı maddeleri, hormonlar, tarım ilaçları kullanımı, besin değerlerinin azalmasına sebep olmakta. Ayrıca günlük ihtiyacımız olan vitamin ve mineralleri yeterli miktarda kaynağından alamamak, ne kadar dikkat etsek de gıdaların saklama, hazırlama ve pişirme hatalarından kaynaklanan besin içerik eksiklikleri ihtiyacımızı yükseltmekte. Bu ihtiyacı karşılamaya gerek duyuyor ve yaşam kalitemizi yükseltmeye çalışıyoruz. Sağlıklı yaşamak ve sağlıkla yaşlanmak istiyoruz. Yaşam tempomuzda daha enerjik ve verimli olmak, hastalıklara karşı kendimizi korumak istiyoruz. Hekimlerin de tedavi protokollerinde ortomoleküler tedaviye yönelmesi de takviye edici gıda kullanımının önemini artırmakta.
Özellikle eklem ağrılarının giderilmesinde kullanılmak üzere geliştirdiğiniz Artroflex’in özelliklerini öğrenebilir miyiz? Ne gibi durumlarda kullanılmalı?
Nutraxin’in Osteoartrit başta olmak üzere eklem ağrılarının görüldüğü durumlarda ya da yoğun tempoda spor yapanlarda; eklem hasarının oluşmasını ve ilerlemesini yavaşlatmak, ortaya çıkan eklem ağrısının azalması ve giderilmesi için geliştirdiği Artroflex, içeriğinde yer alan 5 aktiften oluşan özel formülasyon ve etki mekanizması ile kendini kanıtlamış bir ürün olma özelliği taşımaktadır. Ocak 2015’te Life Science dergisinde yayınlanan Artroflex’in kondroprotektif etkinliğine yönelik gerçekleştirilen deneysel çalışmamız mevcut. Yapılan deneysel çalışmada (deney hayvanları kullanılarak yapılan çalışmalar) sıçanların diz ekleminde meydana gelen kıkırdak doku hasarının, Artroflex uygulaması sonucunda gerilediği moleküler biyolojik ve histopatolojik analizlerle kanıtlanmıştır. Öyle ki, Artroflex uygulaması yapılan deney grubunda hayvanlarda kıkırdak dokuda hasara ve ödeme yol açan TNF-alfa ile IL-1a’nın sentezinde ciddi oranda azalma tespit edilmiştir. Bu moleküller, dokularda biriktiğinde inflamasyona neden olarak kızarıklık, yanma, ödem ve ağrıya neden olurlar.
Artroflex kullanımına ilişkin İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilimdalı’nda yapılan çalışmanız var. Çalışmanın içeriğinden bahsedebilir misiniz?
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilimdalı’nda yapılan klinik çalışmada (İnsanlar üzerinde yapılan araştırmalarda) sadece Artroflex kullanan OA’li hastaların ağrılarında diğer gruplara göre klinik olarak anlamlı ölçüde azalma görülmüştür. Aynı çalışmada Artroflex’in hastalarda herhangi bir yan yetkiye yol açmadığı gösterilmiştir. Artroflex’in bileşimi (H. Procumbens (Şeytan Pençesi) kök ekstratı ve Bromelain’in yanı sıra Glukozamin HCL, Kondroitin sülfat ve MSM (Metilsülfonilmetan) kombinasyonu), hücrelerde bulunan TNF-alfa ve Interlökinlerin (IL) sentezini azaltmaktadır. TNF-alfa ve IL’deki azalmaya bağlı olarak kıkırdak dokuda hasar meydana getiren inflamasyon gerileyerek dokunun kendi kendini onarması desteklenmektedir. Ağrı kesici ve onarıcı etkinliğinin yanı sıra yapılan bilimsel araştırmalara göre herhangi bir yan etkisinin de olmayışı, OA’li hastaların tedavisinde Artroflex’in hasta-dostu bir seçenek haline getirmiştir.