Türk Amerikan Eczacılar Birliği (TAEB) Başkanı Ecz. Mehmed Bülent Uğur ile, Amerika’daki eczacılık sistemi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik:
Biraz kendinizden bahseder misiniz?
1974 İstanbul doğumluyum. 1995 İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldum. Sonrasında yaklaşık iki yıl kadar Malezya’da bulundum. Bu esnada Uzakdoğu ve Çin tıbbı üzerine çalışmalarda bulundum aynı zamanda zincir eczacılık uygulamalarını tanıma ve inceleme fırsatı buldum. Malezya’daki Guardian Pharmacy zincirinde işe başlamak üzereyken vatani görevimi yapmak üzere ülkeme döndüm. 1999 yılında Eskişehir Hava Hastanesinden Hv. Ecz. Teğmen rütbesiyle terhis oldum. 2006 yılına kadar İstanbul’da kendi eczanemde serbest eczacılık yaptım. 2006 yılında Amerika’ya göç ettim. 2009 yılında Amerika’daki ilk eczanemi açtım. Şuan halı hazırda 5 eczanenin genel müdürlüğünü yapıyorum. Bununla beraber inşaatı devam eden iki eczane ve dörtte klinik çalışmalarımız var. 2014 yılında Türk Amerikan Eczacılar Birliği’ni kurduk ve halen kurucu başkan olarak görev yapmaktayım.
Amerika’da eczacılık sistemi nasıl işliyor biraz anlatır mısınız?
Tamamen çok ama çok farklı bir işleyiş şekli var. Öncelikle Amerika’daki eczane tiplerine bakalım. Hastane eczanesi, Nükleer, Specialty, Compounding (steril ve non-steril ilaç hazırlama), Close door (Mail Order, sigorta şirketleri, Zincir Ecz, Steril compounding, Nuclear, Specialty), Serbest (Türkiye’de alışık olduğumuz şekliyle ve de Chain (zincir) (CVS, Walgreens, Walmart) Burada en büyük fark, zincir ve serbest ve ayrıca da Compounding (majistral) eczanelerin işleyişi olacaktır. Bilindiği üzere Amerika’da zincir eczacılık çok yaygın bir eczane tipi. Bilinenin aksine, ilaç fiyatlarının yükselmesine, eczacılık sektöründeki kalitenin düşmesine ve ilaç piyasasının birkaç büyük zincirin elinde şekillenmesine sebep olmaktadır. Bugün Amerika’da büyük zincirlerin aleyhine hiçbir düzenleme yapılamamaktadır. Compounding (majistral) Amerika’da sanılanın aksine çok yaygındır. Mesleki tatminin dışında ciddi karların olduğu bir eczane tipidir. Bugün birçok eczane Combo tipine kaymaya başlamıştır. Combo eczane; Compounding, Serbest, Specialty, tekli veya çoklu ilaç paketleme hizmetlerini tek bir çatı altında sunarlar. Başka bir farkta, Amerika’da reçeteler, Electronic, fax, telefon ve hard copy dediğimiz doktorun kendi el yazısıyla yazmış olduğu reçetelerdir. Bir eczane doktordan hasta reçetesini, doktorun direkt eczaneyi arayarak vermesine, fax göndermesine, elektronik olarak veya yazılı vermesine olanak verir. Aynı şekilde, reçetede herhangi bir değişiklikte yine doktor telefonla aranarak yapılabilinir. Raporlu ilaçlar veya özel kullanımı olan ilaçlar için ise doktor, sigorta firması ve eczane telefonda konuşarak provizyon alır. Ayrıca Amerika’da ilaçlar 500, 1000, 5000’lik kutularda toplu gelir, eczanede hastanın ihtiyacına göre sayılarak verilir. Bu düşünülenin aksine daha pahalı bir yöntemdir. Çünkü bu işlemler için ya çok pahalı robotlar kullanılır veya da pahalı iş gücü.
Türkiye’den mezun olan bir eczacı Amerika’da nasıl lisans alıp eczane açabilir? Kimler bu lisansı alabilir, süreç nasıl işliyor?
Türkiye’den mezun olan tüm eczacılar Amerika’dan eczacılık denkliği alabilir. Amerika, Türkiye de dahil birçok dünya ülkesinin diplomalarını kabul etmektedir. Amerika’da lisanslı bir eczacı olmak için; NABP’a (Kuzey Amerika Eczacı Kurulu) başvurmak gerekir. Onlar sizin diploma yeterliliginizi ve girmeniz gereken sınavlarla ilgili yönlendireceklerdir. Bunun için FPGEE ve toefl sınavlarını geçmeniz gerekmektedir. Türkiye’den yeni mezun olmuş orta derecede İngilizcesi olan ve yaklaşık 3-4 aylık bir FPGEE’ye yönelik soru cevap çalışmasıyla, tüm Eczacılarımız samimiyetimle söylüyorum FPGEE ilk denemesinde geçebilirler. Bizler için en büyük sorun toefl. İstenilen skor speakingden 26/30 bu oldukça yüksek bir skor. Ama belli bir uğraşla bunu da geçmek mümkün. Bir noktanın altını çizmek isterim, 2003-2005 yılları veya sonrasında eczacılığı 4 yıllık okuyarak mezun olanlara maalesef denklik verilmiyor. Bundan dolayı yeni mezun olacaklar dört yıllık seçmeli bile olsa 5 yıllığı tercih etmeliler. 2003 sonrası 4 yıllık bitirmiş olanlar eğer pharmD yaparlarsa bu durumu aşma şansları var. Eğer ki ingilizcesi iyi olan bir eczaci mezun olur olmaz fpgee ye ve toelf başvurursa ve sınav tarihleri de denk gelirse, 2-3 ay içinde diploma denkliğini alabilir. Fpgee yılda iki veya üç kere yapılan bir sınav, toefl ise her hafta. Ayrıca toefli Amerika’da NABP gösterdiği sınav merkezlerinde alınması şartı vardır. FPGEE sadece Amerika’da verildiğinden bu sınava gelirken yakın tarihlere toefl içinde rezervasyon yapmanızı da tavsiye ederim. Bütün bu sürecin sonunda Amerika’dan 5 yıllık mezun olmuş bir eczacıyla aynı haklara sahip olursunuz. Ama unutulmaması gereken diğer bir hususta, burada her eyalet için ayrı lisans alınması zorunluluğudur. Diploma denkliğinin ardından lisans alacağınız ilk eyalette staj şartı vardır. Bu staj süresi her eyalet için farklılık gösterir. New Jersey’de 10 ay iken, New York’ta 18 ay ve Florida’da iki buçuk yılı bulabilmektedir. Ama bir eyaletten lisansınız olursa ve bir yıllık çalışma tecrübeniz, sonrasında sadece eyalet yasa sınavı ile istediğiniz diğer eyaletlerin de lisanslarını alabilirsiniz.
Türkiye’de 25 bin eczane var. 10 bini 3 bin TL civarında kazanıyor. Amerika’daki eczacıların kazançları ortalama ne kadar?
Amerika’da saat ücretiyle çalışılmaktadır. Bir eczacının saat ücreti, çalıştığı eyalete ve tecrübesine göre fark gösterir. Saatte 30-35 ile başlayıp 80-120 dolar arasında ücret alınabilir. Ortalama haftada 40 saat çalışan bir eczacı 6 ila 10 bin dolar bir ücret yapar ki bu oldukça iyi bir yaşam standardında burada yaşamanıza fırsat verir.
Çalışma şartları nasıl Amerika’da bir eczanede?
Oldukça rahat bir ortam, birçok eczacı, kendi çalışma saatlerini kendisine (tabii çalıştığı kuruma da uygunsa) ayarlayabilir. Hafta 40 saat çalışmak demek haftada 3 gün özgürce hayatı yaşamak anlamına gelir. Hem iyi bir gelir hem de bu kazancı harcayacak bir zaman, herhalde herkesin hayalidir. Kendi eczanesini açanlar içinse, durum bir nevi Türkiye’deki serbest eczacılığa benzer. Sonuçta işyeri sahibi olmak, yanında birçok da sorumluluğu getiriyor. Tabii kazancı da ona göre değişiyor.
Amerika’da eczacılığın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Sadece Amerika’da değil, ben dünyada da eczacılığın geleceğini çok iyi görüyorum. Bakış açısı çok önemli. Eğer kendimizi bir eczanenin köşesinde sadece hasta gelsin ilaç vereyim düşüncesiyle hareket edersek, treni kaçırmış oluruz. Bunun yerine daha aktif olarak, üretici, kendini geliştiren, zamana ve teknolojiye ayak uydurabilen bir eczacı olabilirsek, o zaman hem çok saygın hem de daha kazançlı bir mesleğe sahip olmuş oluruz. Bir gün eczacıların yerini robotlar alabilir. Ama buna daha çok var. Ve bu olduğunda bizlerde klinik eczacılık, combo eczacılık, teknoloji eczacılığı ve daha tanımı burada yapılmamış başka eczacılık dallarında emin adımlarla mesleğimize devam edeceğiz. Günümüzde, Amerika’daki serbest eczacılar, zincirler karşısında aynen bu şekilde çalışarak ayakta duruyor. Yılmadan, zincirlerin dezavantajlarını kendileri için avantaja çevirecek hizmet anlayışlarıyla mesleğimizi devam ettiriyoruz. Hiç unutmuyorum, Amerika’da ilk eczanemi açtığımda bir Türk hastam gelip, “CVS (bir zincir eczane)’e karşı ne şansın var ki?” demişti. Bugün 5 eczane işletiyorum.
Zincir eczacılık Amerika’da nasıl işliyor?
Burada zincir eczacılığı aslında ikiye ayırmak lazım. Bir büyük şirket zincir eczacılığı ve bir de benim sahibi olduğum gibi daha küçük ölçekli, başlarında sürekli eczacı, bir eczane sahibinin bulundugu zincirler. Büyük zincirler, genelde kendilerine ait sigorta firmaları olan, hemen her köşe başında, iyi konumları yıllar önce tutmuş olan, sürekli reklam veren ve bizlere göre hem daha ucuza alan hem de daha pahalıya satan eczanelerdir. Kendi sigorta planlarıyla da herkesi zoraki kendi zincirlerine yönlendirirler. Fiyatları düşünüldüğünün tersine normalden çok yüksektir. Hiçbir fiyat avantajı yoktur. Eczacıya danışması zor, müşteri memnuniyeti düşük, ilaçların alınması için bekleme süresi 2 saati aşan, çalışanların firmaya ve hastalara sahip çıkmayan bir yapısı vardır. Bunun tam tersine ufak zincir veya serbest eczanelerde, hasta eczacı ilişkisi çok önemlidir. Hastayla ilgilenmezseniz, sizin hastanızı alacak başka bir eczane hemen köşede beklemektedir. Amerika’da halen zincirlerin ayakta durmasının tek sebebi, her yerde olmaları ve haksız rekabet yapılarına karşı bizlerin onlara karşı yapabileceğimiz yasal hiçbir düzenlemenin olmamasıdır. Ciddi lobicilik faaliyetlerinde bulunarak birçok yasal düzenlemeyi kendi çıkarlarına yönelik olmasını sağlarlar. Düşünsenize, sigorta firması sizin, ilaç deposu sizin, eczane sizin, piyasadaki eski ve girecek yeni OTC ürün ve vitaminlerden rafınızdaki her türlü ürüne karşı fiyat avantajı sizin. Her ne kadar kötü olursa olsun müşteri hizmetleriniz, bu avantajlarla zincirde başarılı olursunuz.
Türkiye’de zincir eczacılığa eczacılar karşı. Zincir eczacılığın zararları neler?
Öncelikle şunu söylemem gerek, Türkiye’de zincire herkes karşı. Birkaç büyük perakende zinciri ve kendini akıllı sanan meslektaşımız hayal etmiş olsa da, öncelikle hükümet buna karşı. Türkiye’de gerek konferans gerek iş seyahatlerimde fırsat buldukça yapmış olduğum görüşmelerde hükümetin tavrı bu yönde. Hatta onlarda hükümet karşıtı grupların bu konuyu kendilerini kötülemek ve eczacılar arasında gruplaşma yapmak için kullanıldığını düşünüyor. Benim kendi tecrübem, maalesef, zincire hayır diyen bir meslektaşımın aslında, Türkiye’de zincir eczacılığın olmasını ve kendi zinciri için ne kadar uğraştığını bilmektir. Zincir eczacılık için benim 2009 yılında beyanatım var, vatan hainliğidir diye. Bu kadar açık ve net söylemişim. Hâlâ da geçerli. Zincirlerin hiç bir fiyat avantajı yoktur, aksine fiyatları kendi işlerine geldiği bir şekilde yukarı çekerler. Etrafta başka eczane olmadığından veya diğer büyük zincirler kendi içlerinde rekabet etmediğinden, hasta ilaca daha pahalıya ulaşır. Ayrıca devletle pazarlıkta da fiyatı kırmaz hatta kendi istedikleri fiyat olması için de baskı yaparlar. Bugün 25 bin serbest eczaneyle mi pazarlık etmek kolay, yoksa bu kadar eczanesi olan bir zincirle mi? Sözleşmedeki bazı şartları beğenmeseler de 25 bin eczanenin, hepsinin boykot yapması pek mümkün değil, ama zincir eczane, yok bu bana uymaz dedi mi, bir anda tüm eczaneler kapılarını size kapatmış olur. Bu çok ciddi bir tehlikedir. Hem ilaca kolay ulaşmak açısından, hem de fiyat rekabeti açısından. Bugün ülkemizde ilaç fiyatlarını hükümet belirliyor, ama emin olun eger zincir eczaneler olsa, fiyatları hükümet değil onlar belirliyor olurlardı. Sonuçta ilaç fiyatlarının bu kadar şeffaf ve uygun olduğu bir ülkede, zincirin size hiçbir getirisi de olmaz, sadece daha kötü müşteri hizmetleri, hasta eczacı ilişkisinin tamamen yok olması, zamanla ilaç fiyatlarının yükselmesi ve ülkemizin kısıtlı kaynaklarının birkaç büyük firmanın geliri haline gelmesi dışında.
Eczacıların bir araya gelip eczane açabilme durumları var mı Amerika’da? Bu sistem Türkiye’de uygulanabilir mi?
Amerika tamamen bu konularda özgür. İster tek, ister birkaç eczacı bir araya gelip, ister bir ister zincir eczane açabilirsiniz. Başından beri bahsettiğim gibi, zincir Türkiye’ye uygun bir model degil. Bir meslektaşınız olarak hem Türkiye de eczacılık yapmış, bu ülkeyi çok iyi tanıyan, hem de halen Amerika’da eczacılık yapan ve dünyanın birçok ülkesinde zincir eczacılığı inceleme fırsatı da bulmuş, Türkiye’de de bu konuya en çok vakıf olan biri olduğumu düşünerek söylüyorum. Fikri tamamen bana ait olan hem serbest hem de zincirin birleşimi olan bir modelden bahsedebiliriz. Grup eczacılık. Bütün üyelerini tamamen eczacı olacağı ve bir fiil çalışmak zorunda olacağı, En fazla 10 eczacıdan meydana gelecek, En fazla 5 eczane açma hakları olacak. Her eczacı en az 20 saat /hafta ve en fazla 40 saat / haftada çalışacak ve yasada serbest eczacılığın hükümlerine uygun ve zincirin oluşmasına tamamen kapalı. Birlikten kuvvet doğar sözüyle, bu eczacılarımız, daha büyük ve modern eczaneler açma yanında, daha fonksiyonel, daha işlevsel, daha çok Ar-Ge çalışması ve yeni ürünlerin üretilebileceği ve çeşitliliği çok eczane platformları oluşturabilecekleri bir yapıdır. Mesela bu 10 eczacıdan 5-6’sı eczane eczacısı, biri klinik, biri kozmotolog, biri compounding/ majistral, biri vitamin ve fitoterapi vs. şeklinde kendilerini uzmanlaştırabilirler. Bu sayede, uzman eczacılar her hafta bir gün bu beş eczaneyi sırayla dolaşır ve hastalara daha iyi ve kaliteli bir hizmet vermiş olur. Ufak tefek eczaneler yerine teknoloji açısından daha modern ve dünyayla baş edebilen eczaneler açılır. Sağlık sorunu olan, gebelik ve doğum veya yaşlanmış eczacılarımız haftalık çalışma saatlerini 20 saate düşürebilirler. Bu onlara hem mesleklerini icra etmeye devam etme fırsatı verir hem de yaşamdan kopmamayı sağlar. Mevcut düzende haftada 6 gün 10 saat bir eczacının işinin başında bulunması zaten mümkün değil ve aynı zamanda haksızlıktır. Bütün vaktini 4 duvar arasında geçiren bir eczacı, zaten ekonomik olarak da zayıfken, gelecekteki dünya eczacılığına ayak uydurmada geri kalacağı kesindir. Bugün kozmetik ürünler zincir marketlere kaymaktadır, yakında vitaminlerin yanı sıra OTC denilen ağrı kesiciler vs. marketlerde yerini alabilir. Eczacı, kozmetik egitimi alan tek meslek grubu olmasına rağmen, bu konuda kendisini geliştirme fırsatı bulamamaktadır. Halbuki grup eczacılıkla çok daha kozmetige hâkim eczacılar, bu konuda halka daha iyi bir hizmet verecektir. Aynı şekilde klinik eczacılar, bu 5 eczanedeki hasta dosyalarını inceleyip, ilaç ilaç etkileşmesi, yanlış ilaç kullanımı, ilaçlardan dolayı oluşan vitamin eksiklikleri, ilaçların kullanım saatleri veya benzer ilaçların aynı anda kullanılması vs. gibi konularda hastaları bilgilendirebilir. Bu klinik eczacılar aynı zamanda doktorlara da bu konularda danışmanlık yapabilirler. Ortak ilaç alımı, muhasebe işlemlerin bir tutulması, ecza kalfalarının bu grup eczaneler arasında hareket edebilmesi ve biriken kapitalden gerekli yatırımların yapılması gibi ekonomik ve işlevsel yararları olacaktır. Majistralde uzmanlaşma sayesinde, yeni ilaç formulaları ve uygulama teknikleri, fiyat avantajları, piyasada yoka giren ilaçların veya olamayan formlarının temini ve hasta için alternatiflerin oluşması sağlanabilinir. Maalesef birçok meslektaşımın ve hastaların pek farkında olmadığı veya atladığı ama halbuki ilaçtan bazen daha da önemli olan fitoterapi ve vitaminlerin kullanımı, miktarları, ilac –vitamin kullanımları, bitkisel ürünlerin alternatif kullanımları ve bu konuda çeşitli formların piyasaya sürülmesi sağlanabilinir. Unutulmamalıdır ki piyasadaki birçok ilaç doğadan esinlenilerek üretilmiştir. Ben mezun olalı 22 sene olmuş artık kendimi mektepli değil de alaylı hissediyorum. 22 yıl boyunca bir fiil eczacılık yapmış olmama rağmen, mesleğimiz değişiyor ve yeni gelişmeleri takipte geri kaldığımızı düşünüyorum. Eski bilgileri günümüze taşımak ve mesleğimizdeki yenilikler için yeni nesil eczacılarla eski bizim gibi duayen eczacıların omuz omuza birlikte çalışması gerektiğini düşünüyorum. Gençlerin enerjisi ve yeni bilgi dağarcığı, bizlerin tecrübesiyle çok daha kuvvetli bir Türk eczacılığının ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Grup eczacılık, eczacılarımızın, kendi içlerinde branşlaşmasını, yeni ürünlerin ar-ge çalışmalarının yapılmasını, grupların kendilerine ait formulalar geliştirerek yeni ürünlerin piyasa çıkmasını, sadece al sat değil de ürün geliştiren ve bu ürünleri ekonomimize katılmasını, ekonomik yönden ve işlevsellik açısından daha iyi modellerin oluşmasını, meslek içi eğitime daha çok vakit ayırmalarını, kendilerine ve ailelerine hak ettikleri zamanı sağlamalarını, zincire hayır derken ekonomik olarak ona karşı çıkacak yeni bir yapıyı hayata geçirmelerini ve serbest eczacıları gruplar halinde kuvvetlenmelerini sağlayacaktır.
Türkiye’de eczacılığın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada eczacılığın geleceğini çok iyi görüyorum. Eğer doğru bir şekilde şekillendirebilirsek, hem ekonomik hem de mesleki haklarımızın korunmasını sağlayabiliriz. Biliyorum, Türkiye’deki eczacılar ekonomik acıdan tamamen hakları olan mesleki hak paylarını istiyorlar. Burada hem hükümet hem de eczacılar orta yol üzerinde çalışmalılar. Ben hükümetin sürdürülebilir sağlık politikalarından dolayı, kendilerine ilave yük olacak, meslek hakkı katılım payını eczacılara vereceğini pek sanmıyorum. Ve bu konuda hükümeti çokta eleştirmemek lazım sonuçta, verilen paranın kaynağı yoksa geleceğimizi ipotek ederek verilmiş demektir. Ama diğer yandan ekonomik açıdan çokmuş bir eczacılık sektörü de hem herhangi bir katkı payı yaratması, hem orta sınıfın devamlılığı ve ekonomik döngünün sağlanması, ayrıca da eczacıların bir şeyler üretip ar-ge yapması ve çeşitli ürünleri Türk ve dünya pazarlarına sunulması konularında başarılı olabileceğini sanmıyorum. İster grup eczacılık formülü yapılsın, ister serbest eczacılık ta devam edilsin, şuan ki eczacıların kendilerini geliştirmeleri konusunda desteklenmeleri şarttır. Bu ileriye dönük Türkiye’de sıkıntı doğurabilecek durumların oluşmasını engeller. Nasıl mı? Dışardan gelen yardımlar sonrasında bir süre sonra tamamen dışarıya bağımlı hale gelen bir Türkiye’nin bundan kurtulmak için yapmış olduğu çalışmalarda sabittir. Türk eczacılığını kaybedersek, bunun vahim sonuçları kesinlikle olacaktır. Ve geriye dönüş çok daha fazla emek ve para harcanmasıyla olacaktır. Şuan için Amerika’da hasta sağlığına eczacının yapmış olduğu her katkı bir şekilde ödenmektedir. Ve şuan ki görüşüm ilerde eczacılar belki eskisi gibi ilaç satmayacaklar ama hastalarla birebir daha çok vakit geçireceklerdir. İlaç dağıtım işi yakında robotlar veya ilaç hastanın evindeki 3D printerlar tarafından yapılabilinir. Bunun böyle olacağı aşikârken, Türk eczacılığı da kendisine bu yönde adımlar atmalıdır. Belki 10 belki 20 yıl sonra bu dediklerim hayata gecince, merak etmeyin bizler hâlâ işinin başında ama daha çok teknoloji kullanan eczacılar olarak mesleğimizi sürdüreceğiz. Bugün sizlerin istediği mesleki katılım payı, belki o zaman hükümet bize daha fazlasını vaat edecek. Çünkü Amerika’daki sistemde, sistemin eczacısız yürümediği ve daha pahalıya mal olduğu ortaya çıkmış durumda. Şimdi Amerika’da eczacıya daha çok sağlıkla ilgili konularda ödemeler yapılıyor. Bizler şunu öğrendik ki Amerika’da, eczacı hastanın hastaneye gitmesini önlemede en etkili faktör. Hastaneye giden bir hastanın ekonomiye yükü inanılmaz derecede çok. Gelecek biz eczacıların ama sizler kendinizi buna göre hazırladınız mı? Bu sorunun cevabına göre eminim hükümette sizlere gereken desteği verip, bizlere daha çok sahip çıkacaktır. Maalesef ki önce biz onlara bunu ispat etmemiz gerekebilir.
Biraz da OTC konuşalım isterseniz. OTC’nin dünyadaki ve Türkiye’deki durumu nedir?
OTC’de, Amerika’dan bahsedecek olursak, reçeteli hiç bir ürün Amerika’da reçetesiz satılmaz. Bu şu anlama geliyor en basit bir Parol ağrı kesici bile eğer sadece reçeteli deniyorsa, doktora gidip reçete almadan, hiçbir şekilde alamazsınız. Bundan dolayı Amerika’da OTC ürünler ve kapsamı geniştir. Hastaların bazı ürünleri doktora gitmeden temin edebilmesini sağlar. Amerika’da zincir eczane ve market mantığı olduğu için, bu ürünlerin birçok satış noktasında bulunması normaldir. Durum Türkiye’de farklı ilaç isterse en basiti olsun eczanede satılır. Bencede en dogrusu budur. Bazı ürünler OTC grubuna alınsa bile yine de eczanelerde reçetesiz satılan bir grup olmalıdır. Sonuçta hasta OTC’yi alırken bile, ister eczacı, ister ecza kalfasına danışma sansı bulabilir. Evet bazı basit ağrı kesiciler Amerika’da her yerde satılıyor olabilir, ama hiç kimse her yıl Amerika’da bu ağrı kesicilerin yanlış kullanımından dolayı kaç kişinin olduğundan bahsetmiyor. Bu ölümler veya yanlış ilaç kullanılmasında dolayı hastane masrafları çok ciddi rakamlardadır. Bu durumun ülkemizde istatiksel olarak çok çok daha düşük olduğu bunun en büyük sebebini de OTC grubuna giren bu ürünlerin reçetesizde olsa eczaneden temin ediliyor olmasıdır. Başka bir bakış açısı da, OTC’nin oluşmasındaki sebep, hastanın bu tip ürünlere kolay ulaşımı ve teminidir. Burada şunu gözden kaçırmamak lazım, Amerika’da eczane zincirleri olduğu için sanki bu ürünler her yerde ve markette satılıyormuş gibi bir izlemin oluşuyor. Bu çok doğru değil, bu ürünler birçok yerde olsa bile, tüketiciler bu ürünleri genelde zincir veya serbest eczanelerden temin etmektedir, yani marketlerden değil. Amerika genelinde toplamda 61 bin zincir ve serbest eczane olduğunu düşünürseniz ve genel nüfusun yaklaşık 400 milyon (yaklaşık 1/7000 eczane/hasta), buna karşı ülkemizde 75 milyon insana karşı 25 bin eczane (1/5000) bulunmaktadır. Burdan şu net bir şekilde görülmektedir, Türkiye’de OTC’nin eczane dışına çıkmasını gerektirecek bir durum söz konusu değildir, zaten ülkemizde eczaneler yaygın bir şekilde her yerdedirler.
Modern anlamda eczane eczacılığı yapılabilmesi için nelerin değişmesi lazım Türkiye’de?
Amerika’yı tanımadan, Türkiye’deki eczacılığı eleştirmek, kolay ama benim tecrübem şunu gösteriyor, Türkiye eczacılık konusunda Amerika’dan çok daha başarılı. İster ürünlerin fiyat bazında hastaya ulaşması konusunda, ister eczanelerin denetimi ve eczacılarımızın bilgi ve tecrübesi konusunda. Amerika’da eczacı, genelde ecza kalfasının girişini yapmış olduğu ve doldurduğu reçetenin son kontrolünü yapar. İlaçlar tek tek sayıldığı içinde işi gücü, bütün gün ilac kutusu içindeki ilaçla reçetedeki ilacın aynı olup olmadığıdır. Ben kendi eczanelerimde bunun için kullandığım binlerce dolarlık robotlarla bir nevi eczacı yükünü hafifletmeye çalışsam da, yine de çok fazla eczacının zamanın alan bir durumdur bu. Halbuki ülkemizde ilaçlar kutulu geldiği için eczacının ilaçla içindeki kutuyu tek tek bu kutuların içini kontrol etmesine gerek yoktur. Bu da eczacıya, hastasıyla daha çok zaman geçirme imkânı sağlar. Fakat, bizlerinde Amerika’dan öğrenmesi gereken teknikler yok mudur? Vardır tabii ki. Mesela, majistral ürünler konusunda yapılabilecek çok şey var. Ayrıca her ilaç için tek tek yazıcıdan etiket basımı olması lazım, böylece ilacın kime ait olduğu ve nasıl kullanılması gerektiği üzerinde net bir şekilde yazmış olur. Miadi gelmiş ürünlerin geri toplanılması ve bunların maliyetinin eczaneye ilaç firmaları tarafından geri ödenmesi. Zincir asla, ama grup eczacılık gibi bir uygulama ile Türkiye’deki eczanelerin yapısal, işlevsel ve ekonomik olarak kuvvetlendirilmesi. Böylece eczacıların branşlaşması ve bu konularda ürünler geliştirerek Türk ve dünya pazarlarına sunabilmesi. Sürekli meslek içi eğitimin ülkemizde de getirilip geliştirilmesi. Amerika’da eczacılık, ülkemize göre ciddi şekilde daha kârlı ve bu biz geliri yine eczanemize ve çalışanlarımıza yatırarak büyümeyi hedefliyoruz. Maalesef ülkemizdeki ekonomik şartlarda, eczacılarımızın kendilerini ve eczanelerini daha iyi şartlara taşıma sansı çok zor. Bu konuda hükümetinde gerekli adımlar atıp Türk eczacılığının gelişimine daha fazla katkıda bulunması lazım. Burada amaç eczacının karninin doyması değil Ar-Ge yapabilir bir konuma gelmesini sağlamaktır. Bunun içinde inanıyorum ki grup eczacılık modeli buna hizmet edecektir.
Türk Amerikan Eczacılar Birliği (TAEB) Başkanısınız bu arada. Biraz çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Türk eczacılarına Amerika’da yapabilecekleri konusunda yardımcı oluyoruz. Üniversitede okuyan öğrencilere Amerika’daki iş imkânlarını tanıtıyoruz. Amerika’da lisans alma ve çalışma vizesiyle ilgili neler yapmaları konusunda bilgilendirmelerde bulunuyoruz. Bu öğrencilere staj imkânı sunma, iş ortamı oluşturma, böylelikle ilaç ve eczacılık konusunda Amerika’da alt yapı oluşturma, Türk eczacılığını yaygınlaştırma çalışmalarında bulunuyoruz. Amerika’da böylelikle kalifiye eleman sayısını artırma, dünya genelindeki gelişmelerde, Türkiye lehine iş yaratma, pozitif tanıtım yapma ortamı oluyor. Amerika’da lisans almış eczacıların bir kısmının Türkiye’deki ilaç fabrikalarına geri dönüşü sağlanarak, Türkiye’deki ilaç sanayini Amerikan standartlarına çıkartmaya çalışıyoruz. Ayrıca mezun olmuş eczacılara, Amerika’da lisans alma konusunda yardımcı oluyoruz. Türkiye’de üretilen muadil ilaçların ve diğer OTC ürünlerin satışını TAEB sayesinde Amerika pazarına daha kolay ulaştırıyoruz. Türklere yönelik sigorta ve E-card hizmete var. Bu da TAEB’in yapmış olduğu ve şu an aktif olan bir kart. Hastalarımızın, tüm Amerika genelinde, tüm eczanelerden, ilaçlara ciddi şekilde indirim alarak ulaşmasını sağlıyor. Bu karta, TAEB’e üye olan her Türk vatandaşı sahip olabiliyor. İster Amerika’da yaşasın, ister günü birlik gelsin, ister öğrenci, ister turist, isterse is adamı olsun, bunu bizden temin edebiliyorlar.