Uzm. Ecz. İmran ALTIOKKA yazdı…
Güneş kremleri; içerisindeki filtrelerin uygunluğuyla, konsantrasyon limitleriyle, kozmesötik olarak birçok testin yapılmasıyla farklı regülasyonlara tabi olarak üretilmesi gereken özel sistemlerdir. Türkiye’de hâlâ kozmetik olarak sınıflandırılıyor olsalar da Amerika’da ilaç sınıfında değerlendirilmektedir. Bu farklılığın nedeni güneş kremlerinin kozmetik bir üründen ziyade deri kanseri, yaşlanma, eritem, yanık ya da lekelenmeleri önleyebilen sistemler olmalarından kaynaklıdır. Dolayısıyla kullanımları bir tercihten ziyade zorunluluk haline gelmiştir. Özellikle ozon tabakasının incelmesiyle yeryüzüne inen fotonların dalga boyunda artış gözlenmekte ve bu sebeple güneş artık eskisinden çok daha zararlı hale gelmektedir.
Her güneş filtresi farklı dalga boylarına etki eder ve lipofilite özellikleri farklıdır. UVA diye adlandırılan ışınlar yaşlanma ve deri kanserinden sorumluyken; UVB ışınları çoğunlukla eriteme sebep olmaktadır. Güneş filtreleri tek tek olarak değil kombinasyonlar halinde güneş kremleri formülasyonlarına dahil olurlar. Bunun nedeni farklı dalga boylarına etki ettikleri için koruyucu özelliği arttırmak ve farklı lipofilitelerinden dolayı rahatça formüle edebilmektir.
SPF değeri cilde 2 mg/cm2 alanda uygulanan güneş kremi sonrası 1 minimal eritem doz meydana gelmesi için gerekli olan UV radyasyonu ifade etmektedir. Bu nedenle SPF değeri güneş kreminin UVB korumasını ifade eder. Dolayısıyla ekstra UVA koruması için bu ifadenin güneş kremlerinin üstünde aranması gerekir. Ayrıca hesaplanan SPF değerleri çoğunlukla pratikte tam karşılığını gösterememektedir. Çünkü hastanın cilde uyguladığı güneş kremi farklı olabilmekte ya da uygulama sonrası gerekli aralıklarla yeniden uygulama yapılmaması gibi durumlarla bu değeri değiştirebilmektedir1.
Güneş filtrelerinin güneşi engelleme mekanizmaları farklılık göstermesinden dolayı fiziksel ve kimyasal olarak kategorize etmek mümkündür. Fiziksel güneş filtreleri bir tabaka gibi yüzü kaplarlar ve ışınları direkt yansıtarak blokaj sağlarlar. Kimyasal filtreler ise fotonu absorbe ederek yüksek enerjiyi cilt üzerinde absorbe ederler. Bu sebeple kimyasal filtre kullanımından sonra ciltte ufak ısınmalar hissedilir. Bazı insanlarda bu ısınmalar kızarıklık ve tahriş şeklinde kendini gösterebilmektedir. Bu nedenle özellikle hassas cilde sahip hastalarda fiziksel filtreler tavsiye edilmektedir.
Titanyum dioksit ve çinkooksit fiziksel blokaj sağlayarak güneş koruyucu etki gösterirler, fiziksel filtrelerdir. Ancak parçacık büyüklükleri nedeniyle transparan bir görünümleri yoktur bu yüzden kullanıldığında ciltte beyaz bir tabaka oluştururlar. Bu durumu önlemek için nano ve mikro parçacıklı formülasyonları tercih edilmektedir2.
Piyasada yoğunlukla kullanılan kimyasal filtreler ise PABA türevleri, salisilatlar, kafur türevleri, benzofenon, oktakrilen,tirazin, benzofenon,antranilat ve dibenzoil metan türevleridir. PABA’lar artık fotodermatit gibi yan etkileri ve formülasyon güçlükleri sebebiyle tercih edilmemektedir ve birçok kozmetik firması bu sebeple ‘PABA free’ ifadesi kullanmaktadır. PABA’lar yerine sinnamatlar popüler olarak güneş koruyucu preparatlara eklenmektedir. Salisilatlar yüksek yüzdelerde güneş kremlerine eklenebilir, UVB koruyucudurlar. Kafur türevlerinden en sık tercih edilen 4-metilbenziliden kafur’dur ve 300 nm’ye kadar ışığı süzebilirler. Oktakrilen ise pahalı olan formülasyonlara fotostabiliteyi arttırmak ve suya karsı dirençli hale getirmek için eklenmektedir. Benzofenonlar geniş spektrumlu koruma sağlarlar bu nedenle dar spektrumlu olan filtrelerle kombine halde bulunabilir. Tirazin türevlerinden en bilinen Tinosorb-M UVB koruma sağlarken, Tinosorb-S UVA koruma sağlar. Benzimidazol türevleri dar spekturumludur, suda iyi çözünebildikleri için suya dayanıklı olmazlar, UVB filtreleridir. Güneş kremlerinde sıklıkla kullanılan Avobenzone (Parsol 1789) bir dibenzoil metan türevidir ve UVA koruyucu filtredir.
Uygun güneş kremi seçiminde filtrelerin çeşidinden ziyade taşıyıcı sistemlerin özellikleri oldukça önemlidir. Taşıyıcı sistemler çoğunlukla güneş kreminin uygulanacağı cilt tipine göre farklılaşmaktadır. Taşıyıcı sistemler aynı zamanda suya dayanıklılık, etkinlik ve stabilite gibi farmasötik özellikleri de etkilemektedir. Jel ve losyonlar yağlı ciltte daha iyi tolere edilir ve akne oluşumu gibi istenmeyen etkilere karşı yoğun formülasyonlara göre avantajlıdır.
Güneş kremlerine bağlı advers reaksiyonlar da görülebilmektedir. Özellikle fotoalerjiye bağlı kontakt dermatit; oktokrilen, BP3 ve bütikmektoksidinbenzoilmetan içeren formülasyonlarda görülebilmektedir3. Oktakrilen özellikle çocuklarda fotokontakt alerji yapabilmektedir. Bununla birlikte güneş kremlerinde fiziksel filtrelerin nano boyutlarda kullanımı ile artan tartışmalar olduğu da unutulmamalıdır. Titanyumdioksit ya da çinkooksitin nanopartiküller halde stratum corneumdan daha derin katmanlara geçebildiği ve sistemik dolaşıma katılabildiği bilinmektedir. Uzun süreli uygulamaların vücutta birikmelere yol açarak sistemik etkileri olabileceği de literatürde araştırılmaktadır.
Özetlemek gerekirse; güneş kremi seçimi yaparken öncelikle fotoalerjiye neden olmadığı bilinen içeriklerin tercih edilmesi önemlidir. Çocuklarda güneş kremi seçilirken derilerinin daha ince olduğu unutulmamalıdır mümkünse fiziksel filtreler (nano boyutta olmayan) seçilmelidir. Yaşlanma karşıtı veya melanoma riskini önleme amacıyla alınan güneş kremlerinde UVA ibaresi aranmalıdır ve UVA koruyucusu olan filtreler seçilmelidir. Güneş kreminin kozmesötik dozaj formunun cilt tipine uygunluğu aranmalıdır. SPF değerinin gerçek değeri tam olarak yansıtmadığı dolayısıyla en etkili korumanın belirtilen aralıklarla yeniden uygulama şeklinde olacağı bilinmelidir. Nanopartiküllerin kullanıldığı formülasyonlar transparan görünüm sağlıyor olsa da uzun süreli kullanımdan toksik etkileri önlemek adına kaçınılmalıdır.
Referans
- Yap, F. H., Chua, H. C., & Tait, C. P. (2017). Active sunscreen ingredients in Australia. Australasian Journal of Dermatology, 58(4), e160-e170.
- Barel O.A, Paye M., Maibach HI, Handbook of Cosmetic Science and Technology 3rd Editon, 2009 ,Marcel Dekker
- European Multicentre Photopatch Test Study (EMCPPTS)Taskforce. A European multicentre photopatch test study. Br.J. Dermatol. 2012; 166: 1002–9.